1 Ekim 2018 Pazartesi

Yılmaz Güney’in Gizli Belgeleri-Yılmaz Parlar

Yılmaz Güney’in  Gizli Belgeleri

25. Uluslararası Adana Film Festivali kapsamında  Atatürk Parkı içi  75'inci Yıl Sanat Galerisi’nde düzenlenen panelde Yılmaz Güney hakkında yeni belgeler ve söylemler açıklandı.


Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney ve Yılmaz Güney’in kardeşi Yaşar Pütün’ün de izleyici olarak katıldığı, Yılmaz Güney Sineması: Çukurova Gerçeğinin Estetiği' konulu Panelde, Prof. Dr. Şükran Kuyucak Esen, Doç. Dr. Ayşe Toy Par, Dr. Öğretim Üyesi Aydın Çam, Sinema Yazarı Erman Bostan konuşmacı olarak yer aldılar.

Yılmaz Güney’i Umut film öncesi ve sonrası olarak değerlendirdiler.

Yılmaz Güney’, sinemaya merhaba der demez kısa filmler çekmeye başlar. Yönetmen, gerek senaryolarında gerekse filmlerinde daima toplumsal sorunlara değinmeyi gerekli görür.. 


Yılmaz Güney’in üçüncü sineması isimli çalışmasında; üçüncü sinema bağlamında çektiği filmler kendisine karanlık duvarlar arasında yaşamını sürdürmeye iterken izleyiciye özgürlük özgürce düşünme kapılarını açar. 


Az gelişmiş ülkelerin sömürgeciliğe karşı mücadelelerinden ilham alan, ekonomik ve sosyal statü olarak toplumun alt kesimlerinin direniş öykülerini beyaz perdeye aktarır.


Gerçektende, sağlık problemlerinde artış, işsizliğin çoğalması, devletin işsizlik ödemeleri, tazminat davaları, iş gücü kaybı gibi birçok olumsuzluğa sebep olan, huzursuz bireyler mesleki yönden kendilerini yetersiz görüp, psikolojik açıdan zedelenerek tükenmişlik sendromuna sahip işsiz bireylerden oluşan toplum sorunlarını yansıtır sinemasında.

  
Çukurova’daki işçilerin yaşamlarını gerçekçi bir dille yansıtır. Halk tarafından sevilerek  kabul görür. Filmleri taşrada gişe rekorları kırmaya başlar. Kısa zamanda sinema dünyasında fırtına gibi esmeye başlar.

Aslında, toplumsal ve ekonomik sıkıntılara karşı gelmek istesede cesaret bulamayan halkın özlem taşıdığı isyan etme eylemin kahramanıdır, Yılmaz Güney. 

Seyirci kahramanla özdeşleşme ve kişiliğiyle ilişki kurar.  

Türk Sinemasının  dönüm noktası olarak addedilen Umut filmini gizlice yurtdışında gösterime girer çok sayıda ödül alır. Film, devletin itibarını zedelediği gerekçesiyle yeni bir dava açılır, uzun süre hapis yatar.          


Güney, İsviçre’nin Ticino kantonundaki Locarno şehrinde her yıl düzenlenen uluslararası film festivalinde 1979 yılında en iyi film “Altın Leopar” ödülüne layık görülen  hak eden 1978 yılında, senaryosunu hapishanedeyken yazdığı, “Sürü” filmin yönetmeni Zeki Ökten’e 20 maddelik altın kural yönetmenlik notunu verir. 


Yönetmenliğini Şerif Gören’e yaptırdığı, 1981 yılında senaryosunu hapishanedeyken yazdığı, “Yol” filmi  Cannes film festivalinde Altın Palmiye ödülünü kazanır. 

Tüm dünyanın saygı duyduğu sinemacı olan, Güney 8 Ekim 1981’de tutuklu bulunduğu Isparta Cezaevi’nden bayram iznine çıkar. Arkadaşların desteğiyle Fransa’ya kaçar.

1982 yılında Türkiye’deki Cezaevlerini anlattığı son filmi olan “Duvar” adlı filmi çeker. 


Kanser hastalığına yenik düşer. 9 Eylül 1984 yılında hayata veda eden Güney’in mezarı da Fransa’daki Pere Lachaise mezarlığında bulunmaktadır.      


Fatoş Güney, Panelde dile getirilenleri çok beğendi. Doğru anlatım olan konuşmalardan biri olduğunu ve  Güney yayınlarında kitap haline getirilebileceğini söyledi.


Şerif Gören’in Sinema Hafızası konulu söyleşide, Moderatörlük yapan Sabahattin Çetin, Şerif Gören’e hafızasını bir hayli zorladı. Şerif Gören verdiği cevaplarda ve söyleminde yine ağırlık Yılmaz Güney ile olan ilişkilerdi. Birlikde çalıştıklarının anekdotlarını aktardı.
Yılmaz Güneyî Türk sinemasında ayrı bir yere koydu.

Söyleşi sonrası Adana Film Festival Direktörü İsmail Dikilitaş plaketlerini takdim etdi.

yilmazparlar@yahoo.com

12 Eylül 2018 Çarşamba

KAÜ Hukuk Fakültesi YÖDAK’tan onay aldı-Yılmaz parlar



KAÜ Hukuk Fakültesi YÖDAK’tan onay aldı

Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Hukuk Fakültesi Yükseköğretim Planlama, Denetleme, Akreditasyon ve Koordinasyon Kurulu (YÖDAK) tarafından onay aldı. Hukuk bölümü eğitim dili İngilizce olup, 2018-2019 Akademik yılı Güz döneminden itibaren ilk öğrencilerini almaya başlıyor.

KAÜ Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker konu ile ilgili yapmış olduğu açıklamada, ‘‘Lefkoşa Mahkemeler binasının çok yakınında olan üniversitemizde adalet duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmeyi planlıyoruz. KAÜ’nün uygulamalı eğitim imkanıyla Hukuk Fakültesi’ndeki öğrencilerimiz Arabahmet Derslik binamızdaki sanal mahkemede duruşma ortamını yaşayacak. Uluslararası öğrenci profili, özgür ifade ortamı ile KAÜ, Hukuk kaynakları açısından zengin bir kütüphaneye sahiptir.’’ dedi.

Hukuk Fakültesi Dekan Vekili Dr. Kemal Erol ise KAÜ Hukuk Fakültesi’nde öğrenime başlayacak yeni öğrencilerin Anglo Sakson ve Kıta Avrupası hukuk sistemlerinin her ikisini de yakından görme ve öğrenme fırsatı yanında dönemsel olarak eğitimlerine KAÜ dünya kampüsleri İngiltere, Hong Kong, Sri Lanka, Moldova ve ABD kampüslerinde devam etme hakkı da kazanacağını belirtti.

YÖDAK onaylı İngilizce Hukuk bölümünün yanında YÖK ve/veya YÖDAK onaylı 25 bölümde yükseköğretime başlamak isteyen aday öğrencilerin bölümler, burslar ve fırsatlar hakkında detaylı bilgiye KAÜ Lefkoşa Arabahmet Yerleşkesi Öğrenci İşleri Daire Başkanlığı’na bizzat danışarak, www.auc.edu.tr web sayfasından inceleyerek, info@auc.edu.tr elektronik posta adresine mesaj göndererek ve 03922289233 telefon numarasından arayarak ulaşılabileceği kaydedildi.





yilmazparlar@yahoo.com

17 Ağustos 2018 Cuma

Batı Uygarlığı’nın Gelişimi ve Türkiye-AB İlişkileri-Yılmaz Parlar

YILIN AKADEMİSYENİNDEN ALTIN KİTAP

Batı Uygarlığı’nın Gelişimi 


Yılın Başarılı Bilim Adamı kategorisinde; Yılın akademisyeni ödülüne layık görülen, Yılın akademisyeni seçilen, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker’in ‘‘Batı Uygarlığı’nın Gelişimi ve Türkiye-AB İlişkileri’’ başlıklı yeni kitabı yayımlandı.

Yeni Yüzyıl Yayınları’ndan çıkan, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker’in “Batı Uygarlığı’nın Gelişimi ve Türkiye-AB İlişkileri” isimli 18. kitabında, 55 yıldır AB kapısında bekleyen Türkiye’nin AB ile olan ilişkilerin tüm gerçekleri incelikleriyle anlatılıyor.

AB’nin kendi Üniversitesi olan ve Avrupa Komisyonu’na Eurokrat yetiştiren Bruges Avrupa Koleji (College of Europe) ile birlikte Türkiye’de -Kıbrıs’da kamu ve özel sektör yöneticilerine yönelik AB sertifikalı eğitim programları düzenleyen, Kıbrıs Amerikan Üniversitesinin Rektörü, Prof. Dr. Uğur Özgöker’den kitap hakkında aldığımız bilgilere göre; Elli beş yıldır AB kapısında bekleyen Türkiye’nin AB ile olan ilişkilere farklı bir perspektif açısından bakarak, incelendiği, öğreniyoruz.
Özgöker kitabında yazdıklarından kısaca AB ile ilgili  “Çoğu uzmanın dillendirmekten uzak olan bu ilişki, AB’nin ikircikli tavrı nedeniyle hiçbir zaman samimi bir denklemde gerçekleşemedi. 1959’da Menderes Hükümeti döneminde AT’ye başvurusunu yapan ve 1963 yılında Ankara Antlaşması ile başlayan sürecin hakkaniyet testinden geçemediği aşikâr. Bu tespiti hükümetlerin, süreci yöneten siyasilerin değişmesi ama şimdiye kadar tam üyelik konusunda bir sonuç elde edilememesi de doğruluyor.” Şeklinde sürecin ilişkiler omurgasını özetliyor.
Türkiye’nin AB yolculuğunu objektif bir şekilde değerlendiren iki akademisyen tarafından hazırlanan bu eserde, AB genişleme sürecinin Batı Balkan ülkelerini hedeflediği görülüyor. Süreci; siyasi, askeri, ekonomik bağlamlarda reel, analitik ve rasyonel bir şekilde yorumlayan yazarların ortak görüşü ise oldukça anlaşılır.

KAÜ Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker sonuç olarak “Uluslararası konjonktürde büyük bir değişiklik olmaz ve AB doğudan veya güneyden büyük bir askeri güç tehdidiyle karşılaşmazsa Türkiye hiçbir zaman AB’ye tam üye olamayacak. Bu durumda AB-Türkiye ilişkisinin “Derinleştirilmiş Gümrük Birliği” ve “İmtiyazlı Ortak” şeklinde gerçekleşmesinden başka bir ihtimal bulunmuyor.” Öngörüde bulunuyor.


Tüm akademik çalışmaları yanında, Türkçe’nin AB’nin resmi dili olması için gösterdiği kişisel çabalar, Türkiye-AB İlişkileri ile uluslararası ilişkiler alanında yaptığı bilimsel çalışmalar doğrultusunda yayımladığı makale ve kitaplar nedeniyle, İstanbul Sanayici ve Yatırımcı İş Adamları Derneği İSİYAD tarafından, Yılın Akademisyeni ödülüne layık görülen, Prof. Dr. Uğur Özgöker, değişik üniversitelerde; AB Araştırma ve Uygulama Merkezi (ABAUM) Müdürlüğü, Uluslararası İlişkiler ve Küreselleşme Yüksek Lisans Programı Başkanlığı, Fakülte Yönetim Kurulu Üyelikleri, İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyeliği, İstanbul AREL Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanlığı, ABD New York FORDHAM Üniversitesi-Kadir Has Üniversitesi müşterek Executive MBA Programı’nın Türkiye eş-koordinatörlüğü, Kıbrıs ADA Havayolları Yönetim Kurulu Üyeliği, İİBF ERASMUS Koordinatörü, ARELUSAM Uluslararası Stratejik Araştırmalar Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdür Yardımcılığı gibi idari ve akademik görevler üstlenen Özgöker, GAÜ İşletme ve Ekonomi Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanlığı ve Siyaset Bilimi-Kamu Yönetimi Öğretim Üyeliği, Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Mütevelli Heyet Üyeliği görevlerini de yürütmüştü. Cenevre ve Paris’te DTÖ ve OECD Rekabet ve Ticaret Komiteleri toplantılarına katıldı, Rekabet Kurumu uzmanları için Bruges Avrupa Koleji ve Londra City Üniversitesi Ekonomi Bölümü ile AB Rekabet Hukuku ve Politikası ile Sanayi İktisadı eğitim programları organize etti. Ayrıca Türkiye Barolar Birliği ve çeşitli illerdeki Barolar ve Ticaret ve Sanayi Odaları ile birlikte birçok şehirde Avukatlar, Sanayici ve İş Adamları için Rekabet Hukuku ve Politikası sertifikalı eğitim programları düzenledi. Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı - TİKA ile birlikte Moğolistan’ dan Makedonya’ya kadar 15 Avrasya ülkesinin üst düzey ekonomi bürokratları ile Rekabet Kurumları başkan ve yöneticileri için 1 er haftalık “Serbest Piyasa Ekonomisi ve Rekabet Kuralları”  sertifikalı eğitim programlarını gerçekleştirdi. Bruges Avrupa Koleji ve TİKA eğitimleri ülkemizin faaliyetleri olarak OECD’ nin yıllık faaliyet raporlarında yer aldı.

Prof. Dr. Uğur Özgöker, 1963 yılında Paris' te doğdu. İlkokulu Ankara Özel Ayşeabla İlkokulunda, ortaokul ve lise birinci sınıfı Ankara Özel Tevfik Fikret Lisesinde okudu, liseyi İstanbul Fenerbahçe Lisesinde bitirdi. 2 sene Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümünde okuduktan sonra İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünü 1987' de derece ile bitirdi. 1988' de Avrupa Topluluğu'nun Ekonomik Yapısı alanında Yüksek Lisansını, 1994' de Uluslararası İlişkiler alanında Doktorasını tamamladı. 2012’ de Siyasal Hayat ve Kurumlar Temel Alanında Üniversite Doçenti oldu. 2017 de Uluslararası İlişkiler Profesörü oldu.

Master Programında ise Karşılaştırmalı Siyasal Sistemler ve AB’ ye Yönetsel Uyum dersler verdi. Hava, Kara ve Deniz Harp Enstitülerinde KARSU, Eski Harp Akademileri Komutanlığı bünyesindeki SAREN - Stratejik Araştırmalar Enstitüsü -, Silahlı Kuvvetler Akademisi, Deniz Harp Akademisi, Hava Harp Akademisi, Kara Harp Akademisi ve Komutanlık Kurmay Sınıfı - KOMKARSU ) Uluslararası Örgütler,  Avrupa Güvenlik Sorunları, Küreselleşme, BM, AB ve Türkiye - AB İlişkileri ve NATO derslerini,   AB finansmanıyla İstanbul Sanayi Odası Başkanlığında Polonya Ticaret Odaları Birliği - Macaristan Ticaret ve Sanayi Odaları Birliği - AB’nin finanse ettiği ve UNDP’ nin uyguladığı “Azerbaycan Gümrük Hizmetlerinin Modernleştirilmesi Projesi”nde Uluslararası Ticaret ve Uluslararası İlişkiler Danışmanı olarak çalışmıştır. AB konusunda çok sayıda eğitim semineri ve toplantı düzenlemiştir.
T.C , K.K.T.C ve AB’de olmak üzere birçok sivil toplum kuruluşunda yönetim kurulu üyelik ve başkanlıkları olan Özgöker’in Uluslararası İlişkiler alanında birçok kitabı basılmıştır.

yilmazparlar@yahoo.com

Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği -TOFD-Yılmaz Parlar

TOFD’DEN GÖNÜLLÜLERE VEFA 

1998 yılından bu zamana kadar, öncelikle omurilik felçlileri olmak üzere, tüm ortopedik engellilerin tıbbi, mesleki, ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümlerine yönelik ulusal ve uluslararası alanlarda çalışmalar yapan, Bakanlar Kurulu kararıyla “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsünde hizmetlerini sürdüren Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği 15 Ağustos 2018 Çarşamba akşamı Ataköy Genel Merkez bahçesinde düzenlediği etkinlikle Gönüllüleri bir araya getirdi.


Gerçekleşen etkinliğe, Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği (TOFD) Genel Başkan Ramazan Baş, Genel Başkan Yrd. Semra Çetinkaya, Tüm Türkiye’de 1.350 kişinin üzerinde çeşitli seviyelerde omurilik felçlisi olduğu, 2.100 kişi üzerinde üyesi bulunan derneğin gönüllüleri ve çok sayıda üyeleri, Sanat, Siyaset, İş Dünyasının önemli isimleri katıldılar.

Gecenin sunuculuğunu, tecrübesiyle, performansıyla dikkat çeken, özel etkinliklerin ve protokol sunumların başarılı ismi İlke Duyan üstlendi. Şıklığıyla göz dolduran sunucu Duyan, Ulusal ve Uluslar arası engelli hakları ile ilişkili genel nitelikteki temel hak ve özgürlükler ve Engelli İstihdamıyla İlgili Politikaların hazırlanmasında yaptığı unutulmaz dernek çalışmaları olan, TOFD Genel Başkanı Ramazan Baş’ı açılış konuşma yapması için davet etdi. Ramazan Baş Destekçi gönüllülere teşekkür içeren duygulu kısa konuşma yaptı.

Uzun yıllarca destek veren isimlerden, Prof Dr. Oğuz Özyaral, hukuk kurulundan Naci Gürbüz ve  Proje Danışmanı - Eğitmen Deniz Özdikmenli’yi takdim etdi.

Manş Denizi yüzerek geçen üçüncü, ve 1979 yılından sonra ilk yüzen kadın, 11 saat 29 dakika ile en iyi derece ünvanına sahip, Bengisu Avcı’ya  Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için 3 akülü tekerlekli sandalye amacıyla hedefine ulaşmasından dolayı plaket verdi.

Görme engelli Selim ve Kerim Altınok kardeşler mükemmel konser verdiler, Gecenin sunucusu İlke Duyan zaman zaman Solist olarak eşlik etdi.

Flamenko Dansların Kraliçesi ünvanına sahip, İspanya'nın güney bölgelerinden doğan, Flamenko dans eğitmeni Melis Cangüler’de son derece anlamlı, vücut hareketlerini ve yüz ifadelerini kullanarak en derin duygularını ifade eden, büyüleyen İspanyol solo dans formu Flamenko dansıyla geceye renk katdı. Sonrasında da Olcay Boleli sahne aldı.

Gece içilen meşrubat kapakları özel ambalaj toplama kutularına atıldığını görünce; Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin ihtiyaç sahibi engelli vatandaşlara medikal malzeme dağıtımı için plastik kapak birikimi Kampanyası çağrışım yaptı.
Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’nin 2011 yılından bu yana başarı ile yürüttüğü plastik kapak kampanyası dahilinde derneğe başvuruda bulunan Türkiye’nin 81 ilindeki ihtiyaç sahibi engelli vatandaşlara medikal malzeme dağıtımı yapıyor.
Plastik kapak kampanyasına katılmakla, ortopedik engelli birinin yaşamını kolaylaştıran hayatlarına özgürce devam etmelerine yardımcı olabilineceğini hatırlamakda yarar var. Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğince yürütülen bu kampanyada toplanan kapakların geri dönüşümü sayesinde elde edilecek gelirin tamamı;  akülü ve manuel tekerlekli sandalyesine kavuşmayı bekleyen binlerce kişiyi hayatla buluşturacağını unutmamak lazım.

Derneği birincil hedeflerinden biri, yeni oluşabilecek kalıcı sakatlıkların önlenmesi ve toplumun bu alanda bilgilenmesini sağlamaktır. Türkiye'de 150 bin üzerinde omurilik felçlisinin olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın % 90''ı tekerlekli sandalyeye ve bir başka kişiye bağımlı yaşamak durumunda kalmaktadır. Çoğunlukla trafik kazaları, yüksekten düşme, sığ suya balıklama atlama, ateşli silahla yaralanma, iş kazaları, hastalıklar (omurga tümörü, omurga ve omurilik enfeksiyonları, yumuşak doku hastalıkları – bel ve boyun fıtıkları) vb. omurilik felcine neden olmaktadır. Gerek yetersiz rehabilitasyon, gerekse çevresel koşullar (mimari engeller ve ulaşım sorunları) çoğunlukla tekerlekli sandalye bağımlısı olan omurilik felçlilerinin bağımsızlığını kısıtlamakta, üretici konuma geçip, toplumsal ve ekonomik yaşama katılımlarını engellemektedir. Bu sorunların çözümünü Dernek bir bütün olarak ele almaktadır. TOFD Başkan Ramazan Baş ve yönetim ekibi sayesinde ses getirmekteler.
Geceye sponsor olan, Hakan işlekel-Bahadır işlekel kardeşler sucuk ve köfteleri, Wish More ve Onur Marketler Zinciri Pastayı üstlendiler. Yine pek çok toplumsal sorumluluk projelerde varlık gösteren Sultan su geceye hayat verdi. Masamızı paylaştığımız Sultan su Türkiye satış müdürü Erdoğan Aktaş ile yaptığımız söyleşide Sultan suyu   gönüllerin sultanı olarak görüyor. Uludağ’da 2070 rakımdan çıktığı ph değerinin naturel olarak nötr olduğunu aktardı.
Işık üniversitesi, Upwatch, Radisson Blu, Plates Akademi, Tek Yürek Grubu, Artella, Bahçeşehir Koleji ve Kabataş Lisesi destekleriyle etkinlikde yer aldılar.

yilmazparlar@yahoo.com 

13 Ağustos 2018 Pazartesi

KAÜ’DEN AKADEMİ DÜNYASINA DEV KATKI-YILMAZ PARLAR

KAÜ’DEN AKADEMİ DÜNYASINA DEV KATKI

Uluslararası İnsan ve Toplum Bilimleri Kongresi-Uluslararası Fen ve Mühendislik Bilimleri Kongresi 


Kıbrıs Amerikan Üniversitesi (KAÜ) ve Girne Amerikan Üniversitesi (GAÜ)’nin birlikte

düzenlediği, Merkezi Almanya’da olan DMW Uluslararası Diplomatlar Birliği ile Merkezi
Polonya’da olan EBCA Avrupa İş Kulübü’nün Desteklediği Dev Kongre, 04-06 Eylül 2018’de
KKTC/Girne’de yapılıyor.


GAÜ Spectrum Uluslararası Kongre Merkezi’nde yapılacak Kongre’ye Türkiye ve KKTC’den

40’dan fazla üniversite, Orta-Doğu ülkeleri, Rusya, Kazakistan, Güney Afrika, Moldova başta
olmak üzere de 20’ye yakın üniversite katılacaktır.
Beşeri ve Sosyal Bilim ile Fen ve Mühendislik alanlarında 150’den fazla tebliğ, akademisyen
ve uzmanlarca, farklı oturumlarda tartışılacaktır.
Akdeniz’in Mavi İncisi KKTC/Girne’de doğal ve tarihi güzelliklerin içinde, yapılacak olan
Uluslararası Kongreye 200’den fazla katılım olacaktır.
Geniş kapsamlı ve onlarca farklı konuların tartışılacağı, Uluslararası Kongre, içerik ve
zenginlik açısında Kıbrıs için “ilk” olacaktır.
Kongreye katılım için kongre resmi web sayfası: https://www.srcongress.org/
dan kayıt yapılabilir.
yilmazparlar@yahoo.com

6 Ağustos 2018 Pazartesi

Carrefoursa-Lezzet Arası -Yılmaz Parlar

Siz seçin, biz pişirelim 

Carrefoursa’dan bir yenilik. Gastronomide yeni konsept. Fransa örnek aldı.

Sabancı Holding ve Carrefour Grup iştiraki olan Carrefoursa’ nın marketleri bünyesinde Lezzet Arası restoranlarında, market reyondan seçilen, et, balık, tavuk ürünlerini hemen pişiriliyor veya paket servis yaptırılabiliyor. Böylece uygun fiyatla evde pişirmek zahmeti kalkıyor. 


Carrefoursa marketlerinde oluşturduğu yeniliği, Bayrampaşa Forum İstanbul AVM Lezzet Arası restoranda 03 Ağustos 2018 Cuma günü gerçekleştirdiği Basın Toplantısıyla paylaştı.

Manifesto Pr. İletişim Firma Medya direktörü Ozan Öcal moderatörlüğünde oluşturulan Basın Toplantısına; Carrefoursa Genel Müdürü Kutay Kartallıoğlu, Hipermarketler Satış Genel Müdür Yardımcısı Şenol Arpacı ve ünlü şef Vedat Başaran katıldı.
Ayrıca Carrefoursa Marka ve Kurumsal iletişim yöneticisi Sibel Yılmaz,  Carrefoursa Marka ve Kurumsal iletişim müdürü Melis Karatay Ebin, Carrefoursa yöneticileri, Şefler toplantıda hazır bulundular. 
Carrefoursa Genel Müdürü Kutay Kartallıoğlu, 10 milyon lira yatırımla Tepe Nautilus, Forum İstanbul, Maltepe Park, Marmara Forum, Marmara Park, Adana ve İzmir’deki hipermarketlerinde 'Lezzet Arası' restoranlarını hizmete açtıklarını, Türkiye’de bir ilke imza attıklarını, market içinde en uygun fiyatla, kaliteli ve güvenilir yemek çeşitleri sunduklarını söyledi. Kutay Kartallıoğlu, oluşturdukları ‘Lezzet Arası’ konseptiyle büyük başarı sağladıklarını, Lezzet Arası restoranlarının toplam mağaza cirosundaki payının yüzde 4’ü geçtiğini, hedeflerinin yıl sonuna kadar bu oranı yüzde 8’e taşımak olduğunu, Fransız ortaklarının konsepti beğendiğini ve örnek alarak yurtdışına taşımak istediğini ifade etdi.
Kutay Kartallıoğlu “ Önümüzdeki dönemde bir yandan kendi mağazalarımızdaki yatırımlarımıza devam ederken, bir yandan bu konsepti bütün yurt dışı Carrefour'lara ihraç eder duruma geleceğiz. Öncelikle büyük ölçekli hipermarketlere ağırlık vermekteyiz. Gelecekte hem orta ölçekli hipermarketlerde hem de süpermarketlerde bu konsepti konumlandırma çalışmasında olmaktayız.  

Mağazalardaki yenilenme süreçlerine devam edeceğiz balık reyonundan sonra, kasap-manav reyonlarında da yenilenme ve değişim süreci devam edecek.” dedi

Soruları cevaplıyan Kartallıoğlu, gıda güvenliği konusuna verdikleri önemi vurgularken öncü olmaya devam edeceklerini, kasap konusunda Türkiye'nin bir numaralı kasabı olma iddiaları olduğunu, 12-18 ay içinde hedeflerine gelebileceklerinin altını çizdi.
Manav konusunda Türkiye'nin çözmesi gereken önemli sorunları olduğu, çalışmaya devam edeceklerinin söyledi. 
Yatırım konusunda Kutay Kartallıoğlu "Müşteri varsa kar var, yoksa kar yok. Müşterinin hayatına ne kadar değer katarsak, o kadar karlılık oluyor. Biz dengeli büyümeden yanayız. Çok çok hızlı büyümelerin yol kazası ile sonuçlandığına bu sektör çok şahit oldu. Önceliğimiz dengeli büyüme aynı zamanda da mevcut mağazalarımızda müşterilerimizi 360 derece kuşatabilmek.

Yatırımlarımızda dengeliyiz, finansal açıdan bilançomuzu zorlayacak şeyleri zamana yayıyoruz, Carrefoursa'yı kontrollü, dengeli bir büyüme içinde göreceksiniz. Bizim gayrimenkullerimiz de var, bunları zaman zaman nakde çevirerek, bilançomuzu rahatlatıyoruz."şeklinde 
Carrefoursa Hipermarketler Satış Genel Müdür Yardımcısı Şenol Arpacı, Lezzet Arası’nın yer aldığı hipermarketlerdeki günlük müşteri trafiğinin yüzde 15’inin Lezzet Arası’nda yemek yediğini, hafta içi günlük ortalama 4 bin 200, hafta sonu da günlük ortalama 7 bin kişiye nezih bir ortamda, uygun fiyata, kaliteli ve güvenilir bir yeme – içme imkânı sunduklarını, müşteri trafiğini yıl sonuna kadar yüzde 20’ye taşımayı hedeflediklerini söyledi. Şenol Arpacı “İster ızgara isterse sulu yemek ortalama 15 liraya karnınızı doyurabiliyorsunuz. Çalışanların yanı sıra doğum günü kutlamaları, kadın günleri gibi keyifli buluşmaların da adresi olmaya başladık. Restoranların yer aldığı marketlerin günlük cirolarına baktığımızda Lezzet Arası’nın bu cirolardan aldığı pay yüzde 4'ü geçti. Bu payı sene sonuna kadar yüzde 8 oranına çıkarmak istiyoruz.”dedi.

Şef Vedat Başaran , "Carrefoursa’nın günlük olarak, taze taze üretilen ürünlerini ve reyonlarında yer alan zengin ürün çeşitlerini tüketicilere restoran konsepti ile sunmak fikriyle yola çıktık. 'Siz seçin, biz pişirelim' mottosuyla oluşturduğumuz Lezzet Arası’nı bir restorandan da öte daha çok tüketicilerin gün içinde alışverişe ara verip dinlenebilecekleri ve keyifle yemek yiyebilecekleri gastronomik bir yaşam alanı olarak tanımlayabiliriz.Lezzet Arası ile tüketiciler hemuygun fiyata taze, kaliteli ve mevsimine uygunürünlerin yer aldığı çorbalardan salata çeşitlerine, farklı damak tatlarına hitap edecek sulu yemeklerden zeytinyağlılara, hamur işinden tatlılara kadar çeşidi bol yiyeceklere ulaşıyor hem de marketten taze taze seçtikleri et, tavuk, balık ürünlerini profesyonel aşçılarımıza hazırlatarak hemen yiyebiliyorlar. Lezzet Arası’nda, evinizin mutfağı gibi gün boyu canınız ne çekerse sizin için hazırlayabiliyor, hem sizin hem ailenizin hem de arkadaşlarınızın keyifle bir arada olacağı lezzetli anlar yaşama imkanı sunuyoruz" dedi.

Şef Vedat Başaran’ın danışmanlığında,CarrefourSA hipermarketlerinde kurulan Lezzet Arası restoranlarında kahvaltı tabağından baget ekmek sandviçlere, yumurta çeşitlerinden börek ve kurabiyelere, öğle ve akşam yemeği kapsamında Türk mutfağından lezzetlerin yer aldığı sıcak büfe, pide ve börek çeşitleri, et – tavuk – balık çeşitlerinin yer aldığı ızgara büfesi, Lezzet Arası şeflerinin marine ettiği özel et seçenekleri ile salata ve tatlı çeşitleri yer alıyor.
yilmazparlar@yahoo.com

24 Temmuz 2018 Salı

BYEGM- TURİZMDE KEŞFEDİLMEMİŞ KASTAMONU-YILMAZ PARLAR


TURİZMDE KEŞFEDİLMEMİŞ KASTAMONU


Pınarbaşı ilçesi, Küre Milli Parkı Hora Kanyon, Ilıca Şelale yabancı basın mensuplarınca ziyaret edildi.


Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı tarafından 2018 Türk Dünyası Kültür Başkenti ilan edilen Kastamonu'nun tanıtımına katkı sağlamak amacıyla Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünce düzenlenen, farklı ülkelerden pek çok  basın mensubunun katıldığı Kastamonu'nun tarihi ve kültürel mekanlarını ziyaret gezisinde Pınarbaşı Küre Milli park içinde Hora kanyonu ve Ilıca şelalesi de gezildi.


Pınarbaşı kaymakamı Nebi Çanga, tarafından kabul edilen basın mensupları, yörenin kendisine has yemekleri ile tanıştı. Gastronomi turizm açısından önemli sayılabilen endemik bitki Kızılağaç meyvesinin kurutulup, işlemden geçtikden sonra hazırlanan Karaçorba, büyük takdir topladı.

Hora Kanyonu yürüyüş parkurunda dikkat çeken iki ağacın parkura engel olmasına rağmen kesilmemiş olması ve ağaca göre parkurun şekillenmesi. Çok uzun olan kanyonda yürüyüş parkuruda ona paralel yapılmış. Yabancı basın mensupları doyasıya fotograf çektiler.

Ilıca şelale, 15 metre yükseklikten aşağıya dökülüyor. Suyun döküldüğü yerde oluşan doğal havuzun çevresi oldukça çeşitli bitki örtüsü ile kaplanmış egzotik bir görünüm sergiliyor.
Kastamonu turizm il müdürlüğünden şef Sadık Bekar rehberliğinde yaptığımız gezide kendisiylede söyleşide bulunduk.

Şef Sadık Bekar’ın verdiği bilgilere göre; “Batı Karadeniz coğrafi bölümünde doğu-batı doğrultusunda uzanan Küre Dağları üzerinde yer alan Küre Milli Park Bütünüyle bir Plato karakteri taşıyor. Bölge eko turizm için vazgeçilmeyen destinasyonlardan biri olmaya layık doğaya uygun   turistik tesislerde mevcut.

Küre Milli park bünyesinde, içinden zarı çayı geçen Horma kanyonu yaklaşık 4 Km uzunluğunda, suyun geçtiği alanlarda oluşan derin kazanlar ve kuyular mevcut.

Bölge doğal vahşi hayat bakımından çok zengin bir yer. Bir çok canlı türlerini görmek mümkün.    Bazıları; Ayı, Kirpi, Çakal, Porsuk, Vaşak, Sincap, Kartal, Akbaba, Domuz, Su samuru, Şahin, Kurt, Tilki, Geyik, Karaca.” Şeklinde sıralıyor.

Turizm Şefi Bekar, park hakkında ayrıca;
“Milli Park 07.07.2000 yılında ilan edilmiştir. Küre Dağları Milli Parkı, Kastamonu ilinin kuzey batı bölümünde genel olarak Cide, Azdavay, Pınarbaşı ilçeleri ile Bartın ilinin Doğu bölümü arasında kalan bölgeyi kapsamaktadır. Toplam 37000 hektarlık bir alanı kaplayan parka en yakın yerleşim merkezleri, Pınarbaşı, Azdavay, Cide, Arıt, Ulus, Amasra ve Kurucaşiledir.” Bilgiler veriyor.

Flora bakımından, nemli bir iklim kuşağına sahip olmasıyla, yaşlı ve bakir orman örtüsü bulunuyor. Kayın ve göknar, endemik bitki türlerini, biyolojik çeşitlilik açısından zengin orman ve yalancı maki formasyonlarını barındırıyor.

Fauna bakımından, Türkiyede varlığı bilinen 132 memeli türünün 40 'ına bu bölgede rastlandığını, tilki, su samuru, karaca ve geyik gibi nesli tehlike altında olan türlerde bölgede yaşadığını, park ve yakın çevresinde 129 kuş türü olduğunu, bunların 46 'sının soyu tükenme tehlikesi altında bulunduğunu öğreniyoruz.
Aktiviteler sorduğumuzda; Sadık Bekar; Milli Park, kültürel kaynak değerleri yönünden zengin çeşitlenmiş folklorik değerlere sahip.
Yörenin, özgün giyim-kuşamı, halk müziği, zengin yerel mutfağı vs. kültür potansiyeli günümüze değin korunarak gelmiş örnekleriyle dolu. Milli Parkta planlanmış bölümlerde ve güzergahlarda çeşitli rekreasyonel kullanım olanakları mevcuttur. Doğa yürüyüşleri, tırmanma, manzara seyri, kırsal yaşam aktivitelerine katılma, eğitsel amaçlı doğa turları rekreasyonel olanakların başlıcaları arasında sayılabilir. Hora Valla Kanyonu, ve pek çok kanyon  Şelaleler, Patikalar, Milli Parkın içinde yer almaktadır. Elverişli günlerde parkın rekreasyonel kaynaklarından yararlanma her zaman mümkündür.”şeklinde Turizmin bu yönünü özetliyor.

Kanyon karst jeomorfolojisi hakkında yetkililerden aldığımız bilgilere göre; “Karst topoğrafyası, karbondioksitli suların başta kireçtaşı olmak üzere jips, kaya tuzu ve kalker gibi eriyebilen kayaları eritmesi ile oluşmak olduğunu, karst topoğrafyası, kireçtaşı veya kalkerlerin erimesi ve suda eriyik halde bulunan kalsiyum bikarbonatın suyun buharlaşması ile tekrar kalsiyum karbonat çökelmesi sonucunda meydana geliyor.” Kuşak üzerinde gelişmiş 4 ana aşınım yüzeyi karst topografya, ulusal ve uluslararası düzeyde ilginç örneklerini oluşturmuştur

Eko turizmde, gerçekleşen turizmin kaynağı olarak, doğal alanların kullanılmasıyla, doğal güzellikle ve kırsal yoğunluğu olan alanlardan faydalanılmasıyla, doğanın içinde zengin bir biyolojiyle birlikte olmak, unutulmaz doğa turizmidir ve beraberinde doğa sporlarını getirir.
Geleneksel tatil tarzının getirdiği monotonluk ve bıkkınlık özellikle batının rağbet tatil tarzı. Doğayla iç içe, sporun ve dinlenmenin bir arada yaşandığı tatil anlayışını kapsayan Kastamonu gerçekden keşfedilmemiş destinasyon.
Hatırlamak lazım turizm endüstrisine kazanç sağlarken, doğa turizminde, doğayı ziyaret eden insanların çevreye verecekleri zarar engellenmelidir. Bu zarar doğal kaynakların tahribine sebebiyet verir.   Doğa turizmi, doğal kaynakların uygun bir şekilde, zarar görmeden kullanımını amaçlar. Ziyaretçilerin bu şekilde eğlenme-dinlenmesine ve yenilenmelerine olanak sağlanmalı. Eko turizmi sürdürülebilir yapmalı.
Sürdürülebilir Turizm; sürdürülebilir gelişimi ifade ettiği sürece doğanın, ölçeğin, mevkiinin bir gelişim süreci içerisinde uygun bir biçimde zamana karşı devamını sağlayıcı nitelikte olmalıdır.
Sürdürülebilir turizm tüm doğal öğeleri içeren doğal ve kültürel çevrenin etkilenmesine karşı gelen nitelikdir.
yilmazparlar@yahoo.com