26 Mayıs 2017 Cuma

TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL ATI EQUIST 2017 FUARI’NDA SEÇİLDİ-YILMAZ PARLAR

TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL ATI
EQUIST 2017 FUARI’NDA SEÇİLDİ

At ve Binicilik Fuarı EQUIST İstanbul Horse Show kapsamında düzenlenen at güzellik yarışması’nda kazananlar belli oldu. Türkiye’de bu sene Atla Gelişelim Uzmanı İlginay Göbet Göksel tarafından 19 mayıs 2017 tarihinde Veli Efendi Hipodromunda ikincisi düzenlenen yarışmanın birincisi Deli Ünveren oldu. Yarışmada ikinciliği Buharalı, üçüncülüğü ise Anadolu hisarı aldı. yarışmayı kazanan atların sahiplerine Türkiye’nin farklı bölgelerinde tatil hediye edildi.

Uluslararası At Ve Binicilik Fuarı EQUIST İstanbul Horse Show 4. kez kapılarını açtı. Özel gösteriler ve farklı etkinliklere sahne olan fuar kapsamında, 2. Türkiye at güzellik yarışması da ziyaretçilere görsel bir şölen yaşattı. Eko fuarcılık organizasyonunda gerçekleşen yarışmaya 7 at katıldı.

ilki 2014 yılındaki EQUIST Fuarı’nda gerçekleşen güzellik yarışmasının bu yılki jürisinde at yetiştiricisi ve Türkiye Jokey Kulübü üyesi Hakan Yücetürk, at yetiştiricisi Fuat Kuçani ve atçılık camiasının tanınmış isimlerinden Asuman Dizdar yer aldı. Yarışmada puanlamalarda atların eşgal diye tanımlanan boyun, beden, bacak ölçülerinin altın orana yakınlığına dikkat edildi. Atların duruşu, dengeleri, kuvveti, gözleri, bakışları, hareketleri ve tüy rengi değerlendirildi. Kafa, boyun, omuz, bacak, sırt, bel ve kalça ölçülerine de bakıldı.
Atlar yarışmaya hazırlık aşamasında yeleleri ve kuyrukları özel saç açıcı spreylerle tarandı. tüyleri özel olarak tımarlandı. toynakları özel koyu renk cilalarla boyandı.

jüri üyelerini etkilemeye çalışan atlardan Mehmet Emin Demirkapu’nun atı Deli Ünveren 1. seçildi. 6 yaşındaki kır at jüriden toplam 37 puan aldı.

Yarışmada İkinciliği ve üçüncülüğü ise Ethem Türk’ün sahip olduğu doru renkli Anadolu Hisarı ve Buharalı Kazandı. 4 yaşındaki anadolu hisarı jüriden toplam 29 puan alarak 2. olurken, yarışmanın 3.’sü ise 26 puan alan, 6 yaşındaki Buharalı oldu.

Yarışmada 1. olan atın sahibine Antalya Side ramda resort’ta üç gece 4 günlük tatil ve gidiş dönüş uçak bileti, 2.’ye land rover discovery modelini 2 günlük sürüş keyfi, 3.’ye ise Sultanahmet Sura Hotel’de 1 gecelik konaklama hediye edildi.


yilmazparlar@yahoo.com

18 Mayıs 2017 Perşembe

CENNETTE UZUN BİR KIŞ-BARIŞ TUNA-YILMAZ PARLAR


CENNETTE UZUN BİR KIŞ 

Terk etmek mi? Terk edilmek mi ? Acı yaşatmek mı ? Acyı çekmek mi ? 

1980 ve 1990’larda Ankara’da geçen acı ve acıyı paylaşmak üzerine yoğunlaşan, Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması gibi konu zenginliği olan sürükleyici romanın yazarı Barış Tuna lansmanı için seçtiği mekan Kalabalık Restaurant’da romanı kadar keşfedilmeyi hak eden güzellikde idi.

Başarılı yazar Barış Tuna  ilk romanı Düşbilimi’nden 16 yıl sonra yayınlanan, Sinema filminede uyarlanacak olan ikinci romanı Cennette Uzun Bir Kış kitabın lansmanı 16 Mayıs 2017 Kadıköy Yel değirmeni Duatepe sokakda bulunan romanı gibi gizli bahçesi olan Kalabalık Restauran’da gerçekleştirdi.

Barış Tuna ile yaptığımız kısa söyleşide çalışmaların on üç yıl kadar sürdüğünü uzun soluklu nefes aldıkdan sonra içini çekerek söylüyor.

Kutsal aile miti üzerine eleştiriler yaparken kaynağını yıllarca yaptığı gözlemleri, akademik okumaları ve hayattan çektiği anlar oluşturuyor.

Sinemaya uyarlamanın ilk adımı olarak, Görsel dünyasının zenginliğiyle öne çıkan, video art çalışması yapılan, Barış Tuna’nın Cennette Uzun Bir Kış kitabı roman kahramanlarını canlandıran sinema oyuncularıda lansmanda hazır bulundular.

Böylelikle Barış Tuna bir ilk imza atarak, yeni romanı Cennette Uzun Bir Kış'ın sinemagraf tekniğiyle çekilmiş videoları Türkiye'de hatta dünyada inovasyon özelliği taşıyor.

Cennette Uzun Bir Kış’ın Video art çalışması hakkında bilgileri sorduğumuzda Barış Tuna, Murat Tuncalp. videonun editörlüğünü üstlendiğini Çekimlerin Galata'da Georges Hotel ile Alex’ Restoranda yapıldığını, Romanın karakterleri Aslı, Meral, Umut, Serhat ve Babaya hayat veren oyuncular Ece Ertez, Kısmet Ekim Tekinbaş, Anıl Çağlar Tel, Christopher Kunz ve Cadas Ali Cakir olduğunu öğreniyoruz., 
 
Hikayeyi dile getirdiğinde; “Hepsi birbirinden yaralı Aslı, Meral, Umut ve Serhat üzerinde ilerleyen hikaye insan olmanın ve insan olabilmenin birey üzerindeki etkisini kimi zaman gündelik bir dille, kimi zaman edebi bir dille anlatarak cinsel istismar gibi sömürülmeye çok açık bir konuyu irdeliyor. Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması bu sürükleyici romanda bir araya geliyor.”şeklinde açıklıyor. Kitapda özet baş yazı ise şöyle yer alıyor “Sevmenin acıtmadığı günlerdi, aşkın henüz ağır gelmediği, her sözün, her hareketin "O da beni seviyor"a yorulduğu, umuda teşne günlerdi. (...) Gizemli ülkelerdi görülmek istenen, ama bizimkisiydi asıl çözülmesi istenen gizem. Ertelenen yolculuk muydu yoksa bizler miydik sevgilim, bir türlü çıkılamayan yolculuklar mıydı yoksa kendimiz miydi bir türlü varamadığımız, çok isteyip de gidemeyişimiz seni uçak tuttuğundan mıydı yoksa bize tutulmaktan korktuğundan mıydı?’

‘Geçmişini bu kadar kolay reddetmen belki de çocukluğuna dair tek bir fotoğraf bulunmayışındandı. fotoğrafı çekilmemiş bir çocukluk sadece yaşanmamış değil aynı zamanda değersiz sayılırdı. insanlar neden harıl harıl fotoğraf çekiyordu, yaşamlarını belgelemek, yarına hatıra kalsın diye mi? elbette hayır. yaşadıkları anın ne kadar biricik olduğunu göstermek, her anlarını değerli kılmak, yarına hatıra kalacak kıymette bir hayat sürdüklerini kendilerine ispatlamak için fotoğraf biriktiriyordu.”

Özenli dili, derinlemesine karakter tahlilleriyle öne çıkan romanda aşk acısı ve aşk için nelerden vazgeçilebileceği sert bir dille anlatılırken, okuyan herkesin hayatından bir parça yakalaması sağlanmış. Yaşadıklarından hiçbir zaman pişmanlık duymayan dört insanı hareketli, metaforik ve akıcı bir dille anlatan Tuna, kullandığı dil ile alt kültür edebiyatında yeni bir soluk.

Gelelim Kalabalık Restaurant’da… Bahsetmeden geçmek haksızlık olur. İşletme ve Sahbi İş kadını Sevim Büyükakıncığlu’nun iki yardımcı bayan bir erkek ekibi var. Hepsi birden Mutfakda.. Hepsi birden hizmetde… Sevecen ve  samimiler.. İşlerini büyük bir çoşku içinde icra ediyorlar. Her şey son derece profesyonelce, yemeklerin lezzetine çeşidine gelince; Birbirinden nefis, unutulmayacak tatlardalar. Balık içerikli mezeler.. Yunan Ermeni mutfağı özelliği taşısada hepsi farklı. Hergün gitseniz farklı çeşit bulabileceğiniz bir rastaurant. Midyeli pilav, balıklı çerkez tavuk, balıklı müjver, balık içerikli zeytinyağlı dolma, vs. kolay kolay hiçbir yerde bulamıyacağınız çeşitler. Ayrıca son derece uygun fiyatlı.

Lansmana birde Türk sanat müziği ses sanatcısı Ayşe Nur Yağız’a Ud –Kanunla eşlik eden iki bayanın mini konseride eklersek, Lansman dahada bütünlük kazandı.

yilmazparlar@yahoo.com
   

TÜRKTOB-Ülkemizde GDO’lu Tohum Üretimi Yoktur-Yılmaz Parlar





Ülkemizde GDO’lu Tohum Üretimi Yoktur
Tohumculuk Sektöründe Strateji  

Başkanlığını Kamil Yılmaz’ın yaptığı, TÜRKTOB, TÜBİTAK- TÜSSİDE’nin katkıları ile yürüttükleri Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi’ni 16 Mayıs 2017 Salı günü Fairmont Quasar Hotelde açıkladı. Basın Toplantısında Kamil Yılmaz “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”dedi  



Toplantıya EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak başta olmak üzere Ekonomi yazarları yoğun ilgi gösterdiler.

Kamil Yılmaz 1.5 yıldır TÜBİTAK’a bağlı Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) ile birlikte yürüttükleri projenin temel amacının “Tohumculuk sektöründe uygulanabilir etkin stratejiler ve politikalar ile farkındalık oluşturmak ve yenilikçilik perspektifiyle; üretimin, ihracatın, verimliliğin, kullanım alanlarının ve katma değerinin arttırılarak yerel kalkınmanın ve tohumculuk sektöründe ülkemizin bölgesel ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasına katkı sağlamaktır.”dedi
Hedeflenmek istenen proje ile tohumculuk sektöründe tüm paydaşlarda farkındalık oluşturarak temeli sağlam stratejiler oluşturulması, sektörün değer zincirinde yer alan üreticiler, araştırmacılar, girişimciler, sanayiciler, dağıtıcılar, yetiştiriciler, destek sağlayan kurumlar, üniversiteler, birlikler gibi üretici örgütlerini içeren yapının Türkiye Tohumcular Birliği öncülüğünde organize bir şekilde örgütlenmesi ve rekabetçiliğinin arttırılması olduğunu söyleyen Kamil Yılmaz “Birliklerin ve üyelerin kurumsal kapasitelerinin arttırılması, Kaliteli ve yeterli sertifikalı tohumluk üretiminin sağlanması, Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi, Markalaşmaya önem verilmesi, İhracat   imkanlarının geliştirilmesi Rekabetçiliğin artırılması, Kayıt dışılığın önlenerek haksız rekabetin önlenmesi, Bütün bunların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi.”Projenin ana omurgasını maddeledi.
 Kamil Yılmaz Bakanlığın aldığı karar doğrultusundaki açıklamalarında “2018 yılından itibaren tüm tohumlukların sertifikalı olması ile Milli Tarım Projesi’nin en önemli ayaklarından biri olan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli’nde belirlenen ürünleri 5 dekarın üzerindeki alanlarda üreten çiftçilerin ancak sertifikalı tohum kullanmaları durumunda destek alacak olmaları sektörümüz üzerine büyük sorumluluk ve görev yükledi.” Diyerek Tohumculuk sektörü olarak bu kararları desteklediklerini ifade etdi.
 Yıllara göre mukayeseli üretimi ise “Sertifikalı tohum üretimi 2002 yılında 145 bin tondu. 2009 yılında 385 bin tonu aşan üretim, 2013’te 743 bin tona, 2015 te ise 896 bin tona ulaştı. 2016 yılında ise 957 bin 925 ton üretim yapıldı. Son zamanlarda AR-GE çalışmaları sonucu geliştirilen yeni ve üstün nitelikli çeşitler üretime alındı. Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen fide, fidan ve süs bitkileri üretimlerimiz de arttı. Bugün Türkiye’de 4 milyar adet fide, 138.2 milyon adet fidan, 1,5 milyar adet süs bitkisi üretilmektedir. Bu rakamlar 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında fide üretiminde %300, fidan üretiminde %50 artış demektir” şeklinde rakamlarla açıkladı.



Sözlerine, 2023 yılı için bir milyon tonluk sertifikalı tohum üretimini hedeflediklerini ilave etdi. Türkiye’nin tohum ithalatından vazgeçse bile kendine yeterli bir tarımsal ürün arzını rahatlıkla sağlayacak konumda olduğunu belirtden Başkan Kamil Yılmaz “2004 yılında 35 milyon dolarlık bir ihracat yapıyorduk, 2015 yılında bu rakam 115 milyon dolar oldu. 2016 yılına baktığımız zaman ihracatımızın 153.5 milyon dolara çıktığını görüyoruz. Bu miktar 2004 yılına göre % 436,  2015 yılına göre % 49.4 oranlarında artış anlamına geliyor.  Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen süs bitkileri ve fidan ihracatının da eklenmesiyle geçen yıl 202 milyon dolar olan ihracat 262 milyon dolara çıkmıştır. 



Tohum ithalatımız ise miktarda 2016 yılında bir önceki yıla göre % 13 düşmüş, değerde ise 202 milyon dolarla aynı kalmıştır. İhracatın, ithalatı karşılama oranı % 89’a ulaşmıştır. Türkiye tohumculuk sektörü bugün 70’ten fazla ülkeye tohum ihraç etmektedir. Ticaret hacmi olarak dünyada 10. Sırada olan ülkemizin hedefi ilk 5’te yer almaktır.”dedi 
Yerel tohumların kullanımıyla ilgili Çiftçimiz kendi ürününden elde ettiği tohumları kullanabilir, mübadele edebilir. hiçbir zaman yasaklanma getirilmediğinin altın çizdi.
“Türkiye Tohumcular Birliği olarak Tohumun İzinde isimli sosyal sorumluluk projemiz ile içinde yerel tohumlarda olmak üzere tüm yerel çeşitlerin korunması, toplanması ve değerlendirilmesi için gelen projelere maddi destek sağlıyoruz. Başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun tüm kesimlerine tohumun önemini ve gelecekteki rolünü anlatan çalışmalar yapıyoruz. Projemiz ile aynı zamanda biyokaçakçılık ile mücadele ediyoruz. Ayrıca bir yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yerel çeşitlerin üretimlerinin devamının sağlanması amacıyla tarımsal özelliklerinin tanımlanması ve genetik kaynak olarak kaydedilmesi çalışmaları devam ederken diğer yandan tohumlarımız Ankara ve İzmir’deki gen bankalarımızda korunmaktadır.”bilgilerini verdi. 



EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak’ın sorusu üzerine Yılmaz şu açıklamalarda bulundu; “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”  Başkan Yılmaz açıklamalarına devam ederek  “Ancak ne kadar uğraşsak dahi GDO kadar gündemden düşüremediğimiz bir konu daha var. Ne yazık ki Hibrit (melez) tohumlarla üretilen ürünlerin sağlığa zararlı olduğu, kısırlık yaptığı zaman zaman gündeme geliyor. 

Hibrit tohumların sağlığa zararlı olduğunu net bir şekilde ispatlayan bilimsel bir kanıt yoktur. Çünkü hibrit tohum üretimi doğal bir yöntemdir. Hele GDO ve GDO teknolojileri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.” Dedi. 
Mısır örneğiyle “2016 yılında mısır rekoltesi 6.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Atadan veya köy çeşitlerini kullandığımızda verim düşeceğinden rekolte yaklaşık 1.5-2.0 milyon  ton olacaktır. Aradaki farkı biz yurt dışından, özellikle ABD, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerden ithal edilecektir. Bu ülkelerde üretimin tamamına yakını  GDO’lu mısır tohumluğundan yapıldığıdır.”diyerek toplantıyı sonlandırdı.

yilmazparlar@yahoo.com





 

14 Mayıs 2017 Pazar

Spiritüel öğretmen, Bütünsel gelişim uzmanı can Aydogmuş-Yılmaz Parlar

DÜŞLE İNAN YAŞA...
Spiritüel öğretmen, Bütünsel gelişim uzmanı,  Meditasyon eğitmeni Dünyaca ünlü John of God Türkiye uygulayıcısı Can Aydoğmuş, son kitabı “Düşle inan yaşa” için 12 mayıs 2017 Cuma günü Nişantaşı, BPR Guest House’da  imza günü düzenleyerek kitabını lansmanını yaptı.
Ressam ve 16 yıllık NY markası EmreNY ‘in kurucusu, Modacı Emre Ertürk, Nişantaşı’nda Merde Güzellik Merkezi Sahibi Filiz Merde, Şalom Gazetesi Yazarı Joelle Pınto, Jinemed Health Group’ta CCO Eylül Pınar Çamlıbel , Sosyal Medya Uzmanı Yesim Saydan, Opera Sanatcısı Didem Balık başta olmak üzere, Kozmik Enerji Uzmanları ve yakın dostları, kitap severler imza gününde yazarı yalnız bırakmadılar.

Yoğun basın mensupların ilgisini ceken neşeli, enerji dolu bir atmosferde gerçekleşen lansmanda Can Aydoğmuş “Düşüncelerin, duyguların ve sözcüklerin gücünü keşfet, yaşamının efendisi ol. Hepimizin hayatımızda ne yapacağımızı bilmediğimiz zamanlar olmuştur. Mutlu olmak için gerçekleşmesini beklediklerimiz vardır. Belki de en dibi gördüğümüzü hissettiğimiz noktada bir arayışa gireriz. Siz de çıkış için bir ışık arıyorsanız, şu an elinizde doğru kitabı tutuyorsunuz. Sadece eğitimlerden değil, aynı zamanda deneyimlerden elde edilmiş, pratik, uygulayabileceğiniz, birbirinden değerli pek çok bilgiyi bu kitapta bulacaksınız.“ şeklinde kitabını özetliyor.

Kitapda Yaşamdan istediklerin mi var? Bir düşün, ya onlardan çok daha fazlasına sahip olabileceksen? Ben oldum ve oluyorum. Sen de olabilirsin, Hem de hayal edebileceğinden daha iyisine... Yalnız şunu unutma, mutluluk kişinin kendi zihni ve becerisi ile yarattığı bir başarıdır. İstediğin yaşamı yaşamak mı istiyorsun? O zaman Düşle İnan Yaşa, .gibi kısa tanıtım özetleri var.

John of God- Sifanin eli ,Evliyalar ve Yücelerle Yaşamak -Aşka Yürü, Düşle Inan Yaşa kitaplarının yazarı Can Aydoğmus yakında dördüncü kitaba imzasını atacağını söylüyor.

Evliyaların enerjisini nasıl çağırılacağı, onların enerjisinden nasıl faydalanacağını, 29 günlük evliya meditasyonu anlatan, Aşka Yürü Evliyalar ve Yücelerle Yaşamak’ Kitaba göre, “Bazı ritüelleri yerine getirip, evliyanızı davet edebiliyorsunuz ve o size yardımcı oluyor,” Şeklinde ifadesi vardı.

John of God- Sifanin eli Şifaya giden yol John Of God’ı sadece Brezilya için değil tüm dünya için bir lütuf olduğunu söyleyen, Can Aydoğmuş  benzersiz bir varlık olarak tanımlıyor. “ Ona mucize adam diyorlar. Dünyanın dört bir yanından binlerce kişi onu ziyaret ediyor. Devlet adamlarından sanatçılara, dünyanın en ünlü isimleri şifa bulmak için ona koşuyor.”diyor.


Yazar Can Aydoğmuş, 7 yaşında meditasyon yapmaya başladığını, Mistik kanalları hep açık olduğunu, Anne-babasını erken yaşta kaybetdiğini, onların öleceğini gördüğünü, hayatının büyük bir bölümü İngiltere’de geçirmiş olduğunu söylüyor.

Can Aydoğmuş, kendi ifadesiyle Dört buçuk sene feng shui eğitimi ve Aylesbury College’de sosyoloji ve psikoloji eğitimleri almış.  Organizasyonel konstelasyon, kurumsal farkındalık, master regresyon, master hipnoterapi, NLP, bilinç altı uzmanlığı, lucid rüya, derin meditasyon eğitimleri, düşünce gücü Eğitimler veriyor. Brezilyalı efsanevi Jon of God’ın Türkiye temsilcisi. Dünya çapındaki hocaları Türkiye’ye getiriyor. IACT Türkiye Başkanı oldu. Faces dergisi Yayın Koordinatörlüğünü yaptı. Hürriyet.com.tr 'de haftada üç gün köşe yazısı yazan Aydoğmuş, kurumsal şirketlere seminerler veriyor.
IACT Türkiye Başkanlığı, Faces Dergisi yayın koordinatörlüğünde bulundu.

yilmazparlar@yahoo.com

30 Nisan 2017 Pazar

Akılcı İlaç Fotoğraf Yarışması-Yılmaz Parlar

Akılcı İlaç Fotoğraf Yarışması

Eczacıbaşı İlaç Pazarlama’nın, ‘AkılcıAntibiyotik’ kullanımına dikkat çekmek için başlattığı, ‘Bir Boğaz Klasiği: Akılcı İlaç Fotoğraf Yarışması’nın ödülleri sahiplerini buldu.

Bir sosyal sorumluluk projesi olarak başlatılan ve hekimlerin konu ile ilgili görüşlerini farklı fotoğraflar ile ifade ettikleri yarışmanın kazananlarına ödül takdimi İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde gerçekleştirildi.

Bir Boğaz Klasiği: Akılcı İlaç Fotoğraf Yarışması’nın konusu hastalıktan tarihe, yemek kültüründen coğrafyaya kadar tüm çağrışımlara açık olan ‘Boğaz’ kavramında yarışmanın jurisi; Başkan ünlü fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar, juri üyeleri ünlü tarihçi ve seyahat yazarı Saffet Emre Tonguç ve Hacettepe Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal.
Eczacıbaşı Sağlık Ürünleri Genel Müdürü Canan Bademlioğlu, “Biz ülke olarak akılcı ilaç kullanımında çok büyük bir aşama kaydettik. Sizin de bildiğiniz üzere Sağlık Bakanlığımız kamu spotları aracılığıyla antibiyotik kullanımının kontrollü olması gerektiğine ve mutlaka bir hekime danışılması gerektiğini düzenli olarak aktarıyor. Alınan birçok önlem ile çok iyi bir aşama kaydetmemize rağmen gidilecek yolumuz var.
Bu yarışmada amaç aslında tamamen akılcı ilaç kullanımını vurgulamak. Burada da özellikle antibiyotik kullanımına dikkat çektiğimiz noktada bizim de üzerimize çok önemli bir görev düştüğünü düşünüyoruz. Bu yalnızca Sağlık Bakanlığımızın çalışmalarıyla değil, bizim de sağlık alanında faaliyetlerini sürdüren bir paydaş olarak bu sürece sağlıklı destek vermemizi gerektiriyor ve buna canı gönülden inanıyoruz. Aslında,amaç İnsanların sağlıklı yaşam sürelerini uzatmak, sağlıklı olmalarına mutlaka destek olmak. Ancak hasta da oluyorlarsa zamanında hekime gitmesini sağlamak, doğru dozda, doğru zamanda antibiyotik tedavisi almasını sağlamak. Bu önemli bir misyon bunu da bizim bir şekilde daha fazla duyurmamız gerektiğini düşünüyorum.” Şeklinde geniş bilgiler paylaştı.

Seyahat yazarı, Yüzyılda bir gelebilecek rehberler kralı Saffet Emre Tonguç yaptığı konuşmasına önce yakındaki Kılıç Ali paşa Camiden başladı.
 “Tophane Meydanı’nda bulunan Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında çalışanlar arasında Don Kişot isimli kahramanın yaratıcısı Miguel de Cervantes’in adı da geçiyor. Fransız kaynaklarda Cervantes’in haçlı seferlerine katıldığı, Osmanlı’ya karşı savaştığı ve korsanlara esir düştüğü yazıyor. Caminin inşaatında çalışırken Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa’yla tanışıp Don Kişot karakterini de, bu kişiden esinlenerek yaptığı söyleniyor.”devam eden konuşmasını İstanbul’un 7 tepe üzerinde kurulduğunu ve tepeler camilerle bütünleştiğini söyledi

“İstanbul’un 7 tepesinin nerede olduğu birçok kişi için hâlâ muamma ve yanılgılarla dolu. 7 tepenin tamamı Tarihi Yarımada’da, yani surların içinde. Kente adını veren Konstantin burayı Roma’ya benzer bir şehir olarak kurmak istiyor ve surların içinde 7 tepe üzerine inşa ediyor. Osmanlılar da bu tepelere cami inşa ederek taçlandırıyor.

Birinci tepeye Sultan Ahmet Camii ve Topkapı Sarayı Tepesi de deniliyor. Sultan Ahmet Camii’nin bir özelliği de Osmanlı mimarisinin ilk ve tek 6 minareli cami olması. Çok enteresandır,  I. Ahmed için, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa tarafından

İki numaralı tepe Çemberlitaş. Oraya da Nûr-i Osmaniye Camii yapılmış. Üçüncü tepe Süleymaniye Camii. Kanuni Sultan Süleyman’ın tahta çıkışının 30’uncu yıldönümünü kutlamak için Mimar Sinan tarafından yapılmış.  4 minaresinin İstanbul’un fethinden sonra 4. padişah olmasını simgelemesi. Toplam 10 şerefe olmasının sebebi de, kuruluşundan bu yana tahta geçen 10’uncu sultan olduğuna  .
Dördüncü tepe şehrin kurucusu Fatih Sultan Mehmet’in Fatih Camii’dir, dördüncü tepe olan Fatih’te yapılır. Bu camii ile ilgili başka az bilinen ayrıntı da altında   Beşinci tepeyse son zamanlarda Muhteşem Yüzyıl dizisiyle de meşhur olan Kanuni’nin babası Selim’in, Yavuz Selim Camii 6. ve 7. tepeler Mimar Sinan’ın yaptığı camilerdir. Edirnekapı’daki Mihrimah Sultan Camii, son tepeyse Kocamustafapaşa Camii.” Şeklinde ilgi çeken konuşmasını Mısır Konsolosluk binası ile Çağrışım yaparak New York’da Özgürlük Heykeli’nin masraflarının büyük kısmının bizden çıktığını, projesini anlatdı.

“Heykel, 19. yüzyılın ortalarında Türk toprağı olan Mısır’a dikilmesi maksadıyla Fransızlar tarafından hazırlanmış   yaşanan bazı olaylar nedeniyle Mısır yerine Amerika yolunu tutmuştu. İşin daha da garip tarafı, heykelin masraflarının büyük kısmının, zamanın hükümdarı Sultan Abdüláziz tarafından bizzat ödenmiş olmasıydı.”şeklinde ilginç bilinmeyen konuları aktardı.
Enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Serhat Ünal konuşmasında yanlış antibiyotik kullanımına ait örnekler verdi.

Prof. Dr. Ünal, tedavisi değişmeyen tek hastalığın boğaz enfeksiyonu olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ünal, 'Beta dediğimiz bakteri penisilin bulunduğundan beri penisilin ile tedavi ediliyor. Ve çok şükür ki bu mikroorganizmada penisiline direnç hiç gelişmedi' sözleriyle yanlış kullanımlara dikkat çekdi.
Eczacıbaşı Sağlık Ürünleri Genel Müdürü Canan Bademlioğlu, seyahat yazarı ve ünlü rehber Saffet Emre Tonguç, İzzet Keribar yarışmaya katılan doktorlara ödülleri takdim etdiler.
yilmazparlar@yahoo.com

20 Nisan 2017 Perşembe


TYD’nin Hedefleri Büyük

Oya Narin “Türkiye turizmi bundan sonra 6’ncı sıradan daha yukarılara çıkmayı hedeflemeli” 

Başkanlığın  Oya Narin’in yaptığı TYD Turizm Yatırımcıları Derneği yönetim kurulu vefa örneği göstererek, Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Turgut Gür'e 2013-2017 dönemi Başkanı Murat Ersoy’a, Ortaköy Feriye Palace’da özel bir davetle teşekkür plaketi verdi. 


TYD’nin yeni dönem Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin’in ev sahipliğinde, kokteyl daveti 19 Nisan 2017 Çarşamba akşamı boğazın büyülü eşsiz manzarası eşliğinde Ortaköy Feriye Palace’da gerçekleşti. 



Davete Turizm Yatırımcıları Derneği üyelerinin yanı sıra, Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel TUROB Başkanı Timur Bayındır TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy başta olmak üzere, Turizm Sektörü örgüt Başkanları  -Temsilcileri katıldılar. Eski TTSİS ve TİSK Başkanı İş adamı Halit Narin ve Eşi Özden Narin’de davete katılarak kızlarına destek verdiler.


TYD Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin, yaptığı  konuşmasıda, TYD’ye yaptıkları çalışmalardan ve desteklerden dolayı, TYD’nin eski Başkan ve üyelerine teşekkürlerini sundu. 


Oya Narin, “2018 yılında turizmde yeni bir dönüşüm başlayacak. Türkiye turizmi bundan sonra 6’ncı sıradan daha yukarılara çıkmayı hedeflemeli. Turizmde yeni bir atak başlayacak. Yatırımcılar da Türkiye turizmdeki yeni atağın dinamosudur” sözleriyle umutlarını ve inançlarını dile getirdi. 


Oya Narin gelecek yıllarda, turizmde öncülük görevini üstlenmeye devam edeceklerini, görev üstlendiği süre içerisinde son derece önemli araştırmalara imza atacaklarını, buna ilişkinde tüm üyelerin desteğini beklediklerini söyledi.

TYD Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin’in yaptığı konuşma sonrası, Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Turgut Gür’e ve geçmiş dönem Başkanı Murat Ersoy’a teşekkür plaketlerini  takdim etdi. 
Turgut Gür konuşmasının özetinde birlik ve beraberlik içinde biriken bilgilerini ve tecrübelerini Turizm Yatırımcıları Derneğiyle paylaşacağını dile getirdi. Eski dönem başkanı Murat Ersoy turizmde iyi yerlere gelmenin ancak pazarlamayla olabileceğinin altını çizerek pazarlamanın önemini vurguladı. Sadece yatırımlar değil yatırımlarla birlikde pazarlamaya önem verilmesi gerektiğini, ancak yatırımların bu şekilde etkin ve verimli olabileceğini ifade etdi. 
Stratejik Ekonomi Araştırma Uzmanı Tülin Hattat, Bloomberg News’den Fethiye Sarol ile birlikde Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Timur Bayındır ile yaptığımız sohbet toplantısında, Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanlığı’na seçilen Oya Narin'i makamında ziyaret ederek tebrik ettiğini, TYD Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman ve TÜROB Genel Müdürü İsmail Taşdemir’in de katıldığı ziyarette, Oya Narin’i tebrik ederek, TYD’nin bundan sonraki faaliyetlerinde başarı dileklerini sunduğunu, turizm sektörünün bu iki önemli meslek kurumunun, Türk turizminin içinde bulunduğu sıkıtınların aşılması konusunda işbirliği içinde olacaklarını söyledi. 
Eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’de Oya Narin’in çok başarılı bir grafik çizeceğine inandığını bizlerle paylaştı. 
yilmazparlar@yahoo.com

19 Nisan 2017 Çarşamba

İsmet X Bilen 66. kişisel sergisi-Yılmaz Parlar


“Moleküler Akış”


İsmet X Bilen 66. kişisel sergisini Nişantaşı Scotch Club’da açtı.


Hiçbir zaman aramayı durdurmayan, hiçbir zaman bulamayacağı sonsuzluk yolunda  ışığı hisseden ruhlarımızdan günlük hayatdan söyliyeceğini resme döken,Türkiye’nin Pablo Picasso’su olarak bilinen dev sanatcı ancak kendisini farklı görüyor.

Sanatcı kendisini “Resimlerimdeki figürlerimin üstüne vuran gizil estetiksel ışıklar düşünsel bilinçli düşünmenin bir merkezidir; ışık benim varlık anlayışımdaki aranmamdır. Resimlerimdeki estetik düzeyde kullandığım ışık oyunlarının renk skalaları kendi özünün toplamına girmiş yabancı ışıkları ayırt ederek atar. Ben salt renklerimi ve desenlerimi büyülü bir Dünya'dan yola çıkarak resimlerime yansayan ışığın yüreğine kabul ettirmeye çalışıyorum. Benim estetiğinin gizil olarak saklanmış olduğu resimlerimdeki şekillerinin içinde derin düzlemlemeler ve ikilem düzlem hamleleriyle birbirine bağlaçlar oluşturdum.”şeklinde ifade ediyor.
Sergi açılışına sanatsever dostları, koleksiyonerler, akademisyenler, iş ve sanat dünyasınında isim yapan kişiler katıldılar. Pek çok ünlülerin erkek berberi Sadettin Çelikoğlu aynı zamanda ressam İsmet x Bilen’in de berberi sanatcıyı bu güzel gününde işine ara vererek yalnız bırakmadı. Resepsiyonda ünlü barmen Yusuf Konaklı özel kokteylerini sundu.

İsmet X Bilen’in 50 yıl üstü sanat üretim sürecinde 66. kişisel sergisi 30 Aralık 2016 tarihine kadar sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.


İnsanların koyduğu perspektif kuralları tarafından, önyargılara boğulmamış yönlendirilmeyen göz, tabloyu açıklamaya anlamaya çalışmak yerine, bakmak seyretmek içsel önemlerini kavramak daha doğru bir yaklaşım olur. Cisimleri gördüğü gibi değil, düşündüğü gibi boyayan sanatcı, düşleri, içgüdüleri, istekleri, düşünceleri, gün ışığına çıkartıyor. İlhamını fırcayı kalemini çizmeye boyamaya başlarken yakalıyor. Resim yaptığında rahatlıyor ve dinleniyor.

Ana temel desen öğesinden yola çıkan sergideki resimler, Perspektif çizimdeki yeterliği gerçeğe uygunluğu, sergi mekanındakı sorgulaması özgürlük direniş, meydan okuma temalarından doğan kompozisyonlardan “Moleküle Akış” adını alıyor. İrrasyonel bilinçaltı göndermelerle direniş meydan okuma özgürlük her figürde desende size sesleniyor.
Sanatcının kendisiyle yaptığımız kısa söyleşide; Sanatsal hayatının varoluşunu devam ettirecek 60. kişisel sergisinde 60 adet birbirine bakışlı ve hareket kabiliyeti özlemler arası figüratif soyutsal çizğileriyle kendisini ödüllendirdiğini söylüyor.
Sanatcı “Bu sergimin asıl amacı insan özünde olan eglenebilme eglencesinin akıs diyalektiginin sekteye ugratmamak ve onların siirsel ve melodisel diskolardakı hareketlerini hür bırakmak ve bu türlü yerlere yapılan her türlü eylemsel
saldırıları protesto etmektir. Bu mekanda daha önceden yapmıs oldugum yukarıda arz ettigim resimleri satmaktan maada bu hususlara dikkat çekmek ve bu türlü cebirsel eylemleri kınamak ve bu yüzden 66. kisisel sergimi benim için degisik bir mekan olan tarihi bu meshur eski bir eglence kulübünü seçtim. Burada 9 büyük ebatta yaglı boya resimlerimi zorla sürdürülebilir bir ısık dogallıgında sergiliyorum. Bu is bir sentez olarak diskolardaki iradesi hür canlıların dans ederken el ve kol hareketlerinin resimlerimdeki kullandıgım biyolojik renklerimle; bir anlam olarak ritimle birlikte süzülmeyi birlestirmektedir.”açıklamalarında bulunuyor.




yilmazparlar@yahoo.com