26 Eylül 2021 Pazar

ETMD-Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği Gecesi-Yılmaz Parlar haberi

  Yaşam Kalitesi Elektrik Mühendissiz Olmaz


Elektrik Mühendislerinin toplum için yaptıkları çok önemlidir. 


Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği (ETMD) gecesinde bir kere daha anladık ki; Sadece şalteri açarak elektriği kullanalım ve hayatın tadını çıkaralım ama elektrik santralinden evimize, sanayimize binlerce kilometre yol kat ederek nasıl taşındığını bir düşünelim



Bu arada, Mühendisler, Dernekleri, birlikleri, ülkenin ana yenilikçi gücüdür.


Yönetim Kurulu Başkanlığını, Mustafa Cemaloğlu’nun yaptığı Elektrik Tesisat Mühendisleri Derneği (ETMD) 24 Eylül 2021 Cuma günü Divan Fenerbahçe Faruk Ilgaz Tesislerinde gerçekleştirdiği geleneksel yıllık yemekli gecesi, Başkan Mustafa Cemaloğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı. 


Dinamik hiperaktif son derece akıcı samimi bir atmosfer içinde yaptığı konuşmasında Başkan Mustafa Cemaloğlu Pandemi sürecinde geçen faliyetlerin özetini yaparak kısa bir ufuk turu yaptırdı. Derneğin faliyetlerini, hedeflerini kısaca açıkladı. Yurt dışı ve Yurt içi uzakdan gelen üyelere mikrofunu verdi. 



Gerek Kurumsal iletişim Direktörü Nevlan Bilici’den gerekse Masadaki Mühendis arkadaşlarımızdan sektörlerin pandemi sürecini sürdürülebilirlik odaklı büyümeyle olumlu bir şekilde geçirdiklerini birkaç milyarlık yatırımlara bile davam ettiklerini öğrenmiş bulunuyoruz. 

 

Ülkenin sanayi tabanını genişletmenin, mühendislerin, görevi olduğu açıktır. 

Elektrik mühendisleri, her gün kullandığımız cihazları ve sistemleri geliştirerek, pratik teknolojinin ön saflarında çalışırlar. Güneş enerjisi sistemlerinden cep telefonlarına kadar toplumun iletişim, teknoloji ve enerji ihtiyaçlarını karşılamak için yenilikler yaparlar. 


Küresel Konumlandırma Sisteminden elektrik enerjisi üretimine kadar, elektrik mühendisleri çok çeşitli teknolojilerin geliştirilmesine katkıda bulunur.  Yaptıkları işler arasında; Tasarım, test geliştirmek ve elektrik sistemleri, cihazların dağıtımını denetlemek . Ticari veya endüstriyel bir işletmenin bünyesindeki yer alan elektrik şebekelerinin tasarımı, ayarlanması ve bakımı ile elektrikli ekipmanların işletilmesi ile ilgili faaliyetleri yürütmek. 


Gelen elektriğin verimli kullanımından sorumlu olduğu gibi, Sorumlulukları arasında, enerji yoğun cihazların ve elektrik sistemlerinin tasarımı, hesaplanması, teknik dokümantasyonun sürdürülmesi, projelerin her aşamada desteklenmesi ve elektrik sistemlerinin işletimi ve konfigürasyonu ile ilgili işlerin uygulanmasının izlenmesi yer almaktadır.


Görev yelpazesi çok geniş.. Bu nedenle, verdikleri ürün sonrasında, gecede yorgunluklarını attılar. Bireysel ve kurumsal üyelerin sponsorluklarına  plaketler verildi.




ETMD Geceye destek veren firmalar; ABB, ARTE Teknoloji, BBM PANO, BİRTAŞ, Cihan Elektrik, EAE, EEC, EFFE Elektrik, MEPA Enerji, NEOCOM, OMEGA Elektrik, PROPAN, PRYSMIAN Kablo, SCHNEIDER Elektrik, SİGMA Elektrik San. ve Tic. A.Ş., SİNERJİ Elektrik.



Bir elektrik mühendisinin pozisyonu liderdir. Bina ve bina dışı yapıların, ulaşım için aydınlatma bilgisayar ağı tesisatı, elektrikli güneş enerjisi, elektrik sayacı, yangın ve hırsız alarm sistem vb. kurulumu, Karayolları, demiryolları ve diğer raylı yolların, Liman ve havaalanlarının aydınlatma ve sinyalizasyon sistemlerinin tesisatı havaalanı pisti, Tesisatı Taahhüt İşleri, kanalizasyon tesisatı döşeme, yangın söndürme sistemlerinin kurulumu, enerjisi kolektörlerinin bakım ve onarımı dahil, Bina veya diğer inşaat projelerinde ısıtma,

havalandırma, soğutma ve iklimlendirme sistemlerinin kurulumu ve brülörler ile elektriksiz güneş enerjisi, kolektörlerinin kurulumu sistemlerinin bakım ve onarımı dahil konularında görevleri sürdürürler.

yilmazparlar@yahoo.com

22 Ağustos 2021 Pazar

OSMANLI SARAYI MUTFAĞI KİTABI-Yılmaz Parlar

 


OSMANLI SARAYI MUTFAĞI

Her şefin her aşçının her yemek yapanın okuması gereken kitap…

İstanbul kalbindeki, turizmin göz bebeği Sultanahmet Küçük Ayasofya caddesi No 6’da  Bulunan Sultan Köşesi Restaurant-Hotel sahibi, araştırmacı yazar, gazeteci, Recep İncecik, 400 sayfayı aşkın Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabını yazıyor.




İlk taş baskısı melceü't tabbahin adlı, basılan ilk yemek kitabından, Atatürk’ümüzün baş aşçısı yemek kitabına kadar çok geniş Osmanlı ve günümüz yemek kitap koleksiyonuna sahip Recep İncecik’in, Osmanlı Sarayı Mutfağı kitabın özgün sanatsal sayfaları sanatcı İsmet X Bilen tarafından tasarlanıyor.

Çok ilginç Koleksiyonda, Osmanlı dönemdeki yiyecek içecek mekanların envanteri olan kitabda verilen vergiler dahi mevcut. Günümüzde bırakın yiyecek mekanları sanayinin bile bir envanteri yok.



Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter,

Kitab, yemek sanatıyla birlikde, “Resim, günlük tutmanın başka bir yolu" diyen Pablo Picasso’nun Türkiye Pablo Picasso’su Uluslararası ünlü çok yönlü İsmet X Bilen, plastik resim sanatı ile birlikde heykeltıraşlık, mozaik ve duvar resimleri sanatlarınıda beraberinde icra eden dev sanatcının ara sayfalardaki resimlediği, özgün Osmanlı saray figürleri bütünleşiyor.

Yazar Recep İncecik Osmanlı Saray Mutfak konusunda bir otoriter, tüm tarifleri yıllarca yüzlerce deneyimlemiş gerçek ölçülerine erişmiş hem akademiye hemde endüstriye ışık tutacak feyz alınacak nitelikleri taşıyan duayen biri.

Aslında Osmanlı Saray Mutfak Gastronominin merkezi. Sunduğu şeyler sadece sizin damak zevkinize yönelik değil, temel olarak tüm duyularınıza (koku, görme, ses, dokunma) yöneliktir. Yenilikçi yemek pişirmesini gıda psikolojisi ile ilgilenen nörogastronomi adı verilen yeni ortaya çıkan yeni bir bilim dalı ile ilişkilendirebilirsiniz.




Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Tat ve lezzet çok farklı iki şeydir: Tat, yalnızca beş unsurdan oluşan bir deneyimdir: tatlı, tuzlu, acı, ekşi ve ağızda kalan, boğazda bile hafif bir tat bırakan bir lezzete sahip umami.

Lezzet, aynı anda tattan daha geniş ve daha güçlü bir özelliktir; yemek yeme şeklimizi yaratmak ve kontrol etmek için duyularla ve onların ilişkili özellikleriyle hafıza, deneyim, nörobiyoloji birleşir.

Gıda üreticileri, doğuştan arzuladığımız yağ ve şeker yerine margarin ve yapay tatlandırıcılar gibi ikameler kullanarak, tat alma duyularımızı kandırarak bizi daha sağlıklı diyete yönlendirmeye çalışmak için yıllarını harcadılar. Vücudumuz aynı tadı kaydeder, ancak beynimiz farkı anlayabilir

Osmanlı Saray Mutfağı, beden yerine beyine odaklanarak yeme alışkanlıklarımızı farklı bir şekilde değiştirebileceğimizdir.

Bu neden önemli? yapay ikame maddelerinin çoğunun, orijinal üründen daha kötü olmasa da, aynı derecede zararlı olduğu ortaya çıktı.

Gerçek şeker, gerçek enerji, gerçek yağlar ve tuzlar ve tüm lezzet gamını kullanın, ancak daha düşük miktarlarda, sonucun tadını güzelleştirecek ve beyne gerçek enerji sinyalleri göndererek hem psikolojik hem de fiziksel olarak tatmin edici bir deneyim yaratacak şekildedir. Ses, görüntü ve sıcaklık gibi şeyler de zihnimizin tatları nasıl algıladığını etkiler. 

Her kariyerde, zanaatı geliştirmek ve yeni beceriler geliştirmek önemlidir  Mutfak sanatlarında en iyi şefler sürekli öğreniyor ve büyüyor, kendi alanlarındaki en iyi kitapları ve literatürü okuyorlar.



Osmanlı saray Mutfağı kitabında bunları bulacaksınız.

Yemeklerinize baharat karıştırmak gibi uygun pişirme tekniklerini öğrenmek ve ardından pratik yapmak önemli olsa da, öğrenme yolculuğunuz tencere ve tavaların ötesine geçmelidir. Okumak ve sürekli eğitim, mutfak sanatlarında ustalaşmak ve en iyi şef olmak için eşit derecede önemli bileşenler olmalıdır.

Osmanlı saray Mutfağında bunları bulacaksınız. İşte kütüphanedeki bilginizi genişletecek en iyi şef kitabı. Bu gerçek lezzetle nasıl pişirileceğini anlamak için eksiksiz bir kitap. 

Bu kitap, malzemelerin birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ve doğru sıcaklığın önemi gibi pişirme konusunda bilimsel bilgiler sunuyor. Pişirmenin arkasındaki bilimi daha iyi anlamak istiyorsanız, teknik jargona takılmadan, bu muhtemelen okuyacağınız en erişilebilir ve kullanışlı şef kitabıdır.

Mutfak sanatları çalışmanız ömür boyu sürecek bir öğrenme yolculuğuna dönüşmelidir. Sektörü ve potansiyelini daha iyi anlamanın yoludur.



5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan Ressam  İsmet XBilen

Sultan Köşesi restaurantdaki konsepte uygun, 5.500 metre kareyi aşan, duvar resim çalışmaları olan İsmet XBilen ressam tarafından restauranta  yapılan duvar resimleri, sosyal, kültürel ve turizme ekonomik faydaların yanı sıra pozitif ruh sağlığına olumlu olarak katkıda bulunuyor. Resimlerle betimlenen, yapılan Osman saray figürü grafiti çalışmalar, sanata ve yaratıcı ifadeye erişilebilirliği sunuyor. Böylelikle, Sultan Köşesi restaurant Mekanına benzersiz, atmosfer kazandırmış.

Kitaplar bizim zenginliğimiz, maneviyatımız ve en değerlerimizdir. Kitaplar olduğu sürece bir geleceğimiz var demekdir.

Bilgilendirici bir derlemenin yanı sıra, kitapla ilgili en iyi şeylerden biride, Recep İncecik’in sadece yiyecekler ve tarifler üzerinde çalışması değil, aynı zamanda Sarayın kültürel açıdan zengin yaşam tarzınıda yansıtmasıdır.

Kısacası, yemek kültürü hakkında daha fazla bilgi edinmek için yemek yapmayı seven herkesin okuması gereken bir kitap.  

yilmazparlar@yahoo.com


11 Temmuz 2021 Pazar

Görkemli Düğün ve BDU-Yılmaz Parlar

  Görkemli Düğün ve BDU


Ankara ve İstanbul protokolun hazır bulunduğu,  Yüksek Mimar Burak Alp Soysal ve Eczacı Aslıhan Çetin çiftin üst düzey elit düğününde BDU ‘da protokolde yerini aldı.



Mevcut dijital devrim yalnızca İnternet teknolojileriyle sınırlı değil. Her ortamda varlığını hissetdiriyor. En ince detayına kadar düşünülmüş muhteşem halkla ilişkiler çalışmasıyla organize edilen harika düğünde açık mekana rağmen hijyenik koşullarda gerçekleşmesinin göstergeside nikah şekeri yerine antibakteriyel temizleyici el losyonların verilmesiydi,


Uzayın sonsuzluğuna uçurulan sevgi balonlar eşliğinde, muhteşem konukların ve üst düzey nikah tanıklığıyla kıyılan nikahda sorulan ‘Eş olarak kabul ediyormusunuz’ sözcüğüne çıkan her iki çok güçlü evet sesleri deniz dalgaların nağmeleriyle birlikde berrak gökyüzünde yakınladı. Tüm dudakları gülümsetdi.


En kışkırtıcı şarkı ve danslardan oluşan bir palet,. gençlerin aşkı herkesi inanılmaz neşe ve mutluluk duygularıyla doldurdu.



Ekonomik işbirliği ve Diplomatik koalisyon vizyonu olan, yönetim üyelerinden Başkan Musa Karademir Başkan yardımcısı Musa Soysal, Bursa temsilcisi Yavuz Uzun Kuveyt temsilcisi Nalan Özkan ve Tahir Baş yönetim üyesinin hazır bulundğu Uluslararası iş İnsanları ve Diplomatlar Birliği (BDU),  yeni sosyal ve ekonomik dönüşümlerin oluşmasıyla, küresel ticaretin geliştirilmesi ve dünya barışının korunması temel amaçlı yapıya sahip.


Teknolojiye erişim rekabet gücünün anahtarıdır


Hızla değişen bir dünyada, devletler, şirketler, insanlar her alanda dönüşüm yaşanıyor. Ülkeler teknoloji üstünlüğü için rekabet ediyor. Teknoloji, ana jeopolitik silah haline geldi.

Devam eden ekonomik büyümeyle 1,2 milyarlık nüfus artışıyla birleştiğinde  2025 yılına kadar enerji, gıda ve su kıtlığına yol açılacağı uzamanlarca açıklandığı gibi, Bu dönemdeki sonuçları anlamanın anahtarı, yeni teknolojilerin ortaya çıkma hızı olacaktır. İşde bu küresel değişimlerde aktif rol almanın oyuncusu olarak çözüm odaklı varlık gösterme amaçlı kurulan BDU çok önemli bir kuruluş.  

yilmazparlar@yahoo.com 

2 Temmuz 2021 Cuma

GastroShow Fuar 2021-Yılmaz Parlar

 


Hiperaktif Fuar GastroShow  


Turizm Medya Grubu ve Gastronomi Turizmi Derneği (GTD) ortaklığıyla 28-30 Haziran’da İstanbul Kongre merkezinde gerçekleştirilen Ace of M.İ.C.E Exibition Gastro Show 2021 fuar standlarını ziyaret ederken söyleşide yaptık.



“7 Şehir, 7 Bölge, 7 Ülke” mottosuyla yaklaşık 160 katılımcının fuar standları birbirinden değişik keyifli bilgi donanımlı sonderece hiperaktifdi.

 

Peynir Sektörün Duayen uzmanı üreticisi İlhan Koçulu sektöre ilgisizlikden çok dertli.

 

Geleneksel peynirlerimiz "Anadolu'nun öksüz çocukları" diye başlıyor söze İlhan Koçolu “Gastronomi turizminin, bölgedeki deniz fenerleri.

Bu tanımlamayı eskiden daha çok kullanıyordum. Son 4-5 yılda yerel-geleneksel peynirlere artan bir ilgi var, bundan da çok memnunum. Bu tabiri kullanırken amacım bu peynirlerin ne kamu ne de üreticiler tarafından sahiplenildiğini vurgulamaktı.” 



Yani sahipsizmi sorumuza, Koçulu, “Yerel peynir çeşitlerinin sahipsizliğini vurgulamak için böyle diyorum yani. Özellikle 2004 yılından sonra peynir üretimi için endüstriye üretim için tasarlanmış gıda standartları geleneksel küçük mandıracılara da uygulandığında, birçok peynir imalatçısının üretim izin belgesi alamaması, geleneksel peynirlerin marketlerde satışına izin verilmemesi gibi etkenlere dikkat çekmeyi amaçlıyorum.”




İlerleme varmı ?


“Son yıllarda artan ilgiyle yeni yasal düzenlemeler de yapıldı. Ancak marjinal üretim gibi düzenlemelerin peynir çeşitliliğimizi korumak ve yaşatmak için yeterli olduğunu düşünmüyorum. Bugün artık bu peynirleri sahiplenme süreçlerinin başladığını söyleyebiliriz, ama özgün ve özel peynirlerin lokasyonları, değerlendirilmesi, ekonomik potansiyelinin yanı sıra toplumsal ve kültürel hayattaki rollerine dair çok eksiğimiz var.”


-Coğrafi işaret nasıl bir değer yarattı?


“Kars Kaşarına coğrafi işareti 2015 yılında aldık. Kars ve Ardahan eski kaşar peyniri coğrafi işaret öncesinde %80 gibi yüksek oranlarda eylül-ocak ayları arasında tercih edilen bir peynirdi. Coğrafi işaret ile birlikte mera sütünden gelen farklılığıyla Kars Kaşarının beslenmedeki önemi tüketiciler tarafından daha iyi fark edildi. Üreticiler de mera sütünün elde edildiği mayıs-ağustos arası dönemdeki üretime daha çok önem verdiler. Kars Kaşarı Coğrafi İşareti, Kars ve Ardahan’da üretilen kaşar peynirinin özelliklerini ortaya koydu. Coğrafi işaret hem meralarda otlayan ineklerin verdiği sütün değerini hem de bu sütün sulu haşlama, elle yoğurma, çardaklarda bir aya yakın bekletme gibi geleneksel yöntemlerle işlenmesinin değerini arttırdı.”





- Türkiye’de genel olarak coğrafi işaretlerin denetimi ne şekilde oluyor?


“Üreticilerin örgütlülüğü gibi sorunlar var. Yine de bu süreçte Kars ve Ardahan’da süt üreticileri ve peynir imalatçılarının bu değerlere dair farkındalığı arttı. Bu iki il dışında üretilen ama Kars Kaşarı olarak satılan peynirlere karşı coğrafi işaretin sağladığı kolektif hak kullanılmaya çalışılıyor.”


-Burada Boğatepe Gravyerini görüyorum, bahsedermisiniz.


“Kars Kaşarı coğrafi işaretinin yanı sıra yaptığımız çalışmalar sonucu Boğatepe Gravyeri 2015’te Slow Food Hareketinin Presidia ürünleri arasına alındı. Bu belgeyle uluslararası alanda bu peynirin çok özel bir üretim olduğu tanınmış oldu. Bu tanınırlık Boğatepe Gravyerinin fiyatını yükselttiği gibi köydeki süt üretiminin, meralardaki biyolojik çeşitliliğin ve yaklaşık 150 yıllık bu peynircilik kültürünün köylüler, üreticiler ve tüketiciler tarafından daha iyi tanınmasını sağladı. Bu anlamda coğrafi işaret ya da presidium gibi belgelere sadece markalaşma ve ticari değer arttırma perspektifiyle bakmayı çok eksik bulduğumu, hatta bu süreçlere ciddi zararlar verebileceğini düşündüğümü belirtmek isterim.” 



-Bu belgelerin amacı?


“Bu belgelerin öncelikli amacı yereldeki biyolojik ve kültürel çeşitliliği, ekolojik koşulları ve bu koşulların içinde uzun yıllar içinde şekillenmiş gıda üretim kültürlerini korumak, yaşatmak olarak tanımlanmalıdır. Dolayısıyla yaratılan değer de sadece ekonomik değildir; elbette bu belgeler sütün ve peynirin fiyatını arttırmak, süt üreten çiftçinin, peyniri yoğuran ustanın adilce kazanmasına destek olur. Ama daha da önemlisi yerelde o lezzeti ortaya çıkaran doğal ve toplumsal koşulların korunmasını ve yaşatılmasını sağlar bu belgeler;  ortaya çıkan değer de bu farkındalığın kazanılması, yerel değerlerin sahiplenilmesi, peynirlerin kültürel taşıyıcılar olarak kabul edilmesi, adilce üretiminin devamının için gerekli koşulların sağlanması gibi meseleleri de kapsar.”


-Türkiyede Geleneksel peynir üretimini koruma ? ;


“Türkiye’de küçük mandıralar da büyük oranda endüstriyel süt ve peynir fabrikalarıyla aynı yasal düzenlemelere tabi durumdalar. Örneğin gıda kodeksinin yaptığı gıda güvenliği tanımların bazıları ahşap ekipman, bakır kazan ya da çiğ sütten peynir yapmak gibi süreçleri yasaklayabiliyor. Bu konularda bazı genelgeler ya da yönetmelikler yayınlandı. Ancak bunlar genelde çok sınırlı ya da marjinal üretim olarak tanımlandı, satış yapma hakkı kısıtlandı. Elbette bu adımlar önemlidir, örneğin Anadolu’nun kadim bir geleceği olan hayvan derisinden yapılan tulumlarda peynir üretmenin yasal olmadığı zamanlardan artık belli kriterlerle bu peynirlerin sağlıklı olduğunun ve üretiminin satışının yapılabileceği bir anlamda tanınmış oldu.” 





-Yeterli oldu mu?

“Yine de geleneksel peynir üretiminin korunması için gıda güvenliği ile geleneksel üretim arasındaki ilişkinin daha derinlikli araştırılması ve esneklikler sağlanması gerekmektedir. Peynir üretiminde mandıracılar, peynir ustaları ve bilim insanları arasındaki ilişkiler çok önemlidir. Bu nedenle Türkiye’de son yıllarda girişimler artmakla beraber, kamunun tarım birimlerinde ve üniversitelerin Ziraat, Veterinerlik, Süt Teknolojisi ya da Gıda Mühendisliği gibi bölümlerindeki kadroların süt üreticileri ve peynir imalatçılarıyla yakın ilişkiler kurabildikleri, brilikte düzenli ve sistematik çalışmalar yapabileceği imkanların sağlanması çok önemlidir.”


-Kooperatifleşme konusunda ne diyorsunuz? 


“Bir diğer zorluk coğrafi işaret gibi belgelerin kullanımında da görüldüğü üzere süt üreticisi ve peynir imalatçılarının kooperatif ya da birlik gibi demokratik yapılar üzerinde örgütlenmesinin zayıf olmasıdır. Bu bir yandan üretimin kaydının tutulması, piyasaya sürülen peynirlerin menşelerinin takip edilebilirliği gibi konularda zorluklar yaratıyor. Bir yandan da üreticilerin kendi iradeleri ve kararlarıyla ortak hareket etmeleri zorlaşıyor. Örneğin olgunlaştırma depoları kurarak peynirlerin değerlerini ve lezzetlerini arttırmaları ya da büyük yabancı şirketlere muhtaç olmadan tüm yerel üreticilerin kullanımına açık özgün starter kültür üretmeleri ya da sağlıklı olmasına rağmen mevzuata uymayan konularda ilgili kamu otoritelerine durumu açıklayabilmeleri yerel-geleneksel peynir üretiminin korunması, yaşatılması ve geliştirilmesi için çok önemli olabilir.”


-Dayanışma turizmi uygulamanız ?


“Biz Fransa merkezli kurulan bir dernek olan daha sonra uluslararası bir ağa dönüşen TAMADI Dayanışmacı Seyahat Ağı’nın bir parçasıyız. Son 3 yıldır bu ağın Yönetim Kurulunda yer alıyoruz. 2009 yılında TAMADI bünyesinde başlattığımız dayanışmacı yolculuk teması Boğatepe’de bizim turizme yaklaşımımızı da şekillendirdi diyebilirim. Kısaca anlatmak gerekirse bu seyahatler gezilmek istenen yerde yaşayan insanların kendi örgütlenmelerini önceliklendiriyor ve gezginlerin yerel dernekler gibi örgütlerle işbirlikleri içinde seyahat etmelerini sağlıyor. Gelen misafirlerin programı tamamen dernek tarafından tasarlanıyor, dernekteki köylüler yerellerini en iyi anlatabilecek faaliyetleri programa koyuyor.” 


Hizmeti istenen seviyede yapabiliyormusunuz?


“Gezginler Türkiye’ye geldiklerinde uçak yerine trenle Kars’a ulaşıyorlar. Kars’ta da mümkün olduğunca toplu taşıma araçlarını ya da yerelde yaşayan insanların kullandıkları araçları kullanıyorlar. Örneğin yaylaya traktör üzerinden gidiyorlar. Öte yandan Boğatepe köyünde kalınan 1 hafta kimi zaman 10 günlük zamanda gezginler köylülerin evlerinde kalıyorlar, hem evin gündelik işleyişine yardımcı oluyorlar hem de köydeki hayatı deneyimleme fırsatı buluyorlar. Kaldıkları evde yemek ve konaklama için belirlenen adil ücretleri doğrudan evin kadınına ödüyorlar. Her seyahatin sonunda gezginlerin ödedikleri paraların köylü kadınlar, yerelde yardımcı olan köylüler, ulaşım gibi kalemlere nasıl harcandığını şeffaf olarak raporlaştırıyoruz. Kısacası bizim dayanışmacı turizmden anladığımız gelen misafirlerin tüketmek üzere değil üretime katılmak, paylaşmak üzere geldikleri; kültürel etkileşimin ön planda olduğu, yerelin değerleri ve beklentileriyle gezginlerin arzularının adilce biraraya getirildiği bir turizm anlayışı diyebilirim.”


Gerçekden bravo .Köy hakkında bilgi verirmisiniz?


“Boğatepe (Büyük ve Küçük Boğatepe olmak üzere iki köy olarak) 1980 öncesinde Kars’ın en önemli süt ve peynir üretim merkezlerinden biri olarak çok canlı ve kalabalık bir köydü. 1980 sonrasında bölgenin çok göç vermesinin, Türkiye’nin özellikle doğusunda kırsal alanda yaşanan boşalmanın da etkisiyle insan ve hayvan nüfusunun hızla azaldığı, 2000 yılına gelindiğinde süt ve peynir üretiminin neredeyse durma noktasına geldiği bir köy haline geldi. 2000 yılında köy minibüsünün talihsizce kazasıyla köyde 23 kişi hayatını kaybetti. Bu kaza birçok evin kapanmasına ve kalanların önemli bir kısmının da köyden göçmesine sebep oldu. Ben de o cenazeyle köye geri dönme karar verdim. 2000 yılından itibaren Boğatepe de dahil olmak üzere Kars’ın 10 kadar  köyünde çalışmalar yaptık. 2007 yılında Boğatepe’de kurulan derneğimiz öncesinde yapılan bu çalışmaların temelinde yükselmiştir diyebilirim. Geçen yaklaşık 15 yılda geçimlik bostanlar kurmaktan tıbbi ve aromatik bitkilerin kullanımına, hayvan ve insan sağlığından iletişime, peynir tadımlarından sosyal medya kullanımına birçok konuda eğitim ve atölye çalışmaları yaptık. Bizim öncelikli amacımız köydeki sosyal ve kültürel hayatı yeniden canlandırmak, başta kadınlar olmak üzere köyde yaşayanların aidiyet duygularını geri kazanmalarını sağlamak ve çocuklarına yaşanabilir bir yer bırakmalarına destek olmaktı. Ekonomik gelir yaratmak ikinci hatta üçüncü plandaydı, yaptığımız diğer çalışmaların uzun vadede özellikle de kadınlar için ek bir ekonomik gelir yaratmasını elbette önemsedik ancak asıl önceliğimiz kadınların hali hazırda verdikleri emeklerin görünür olmasını sağlamak ve  kendi yaşamlarını daha sağlıklı ve ekolojik sürdürmelerini sağlarken köydeki kültürel hayatın da zenginleşmesine katkı vermekti. Son birkaç yılda köyde yapılan akademik çalışmalar da bizim kendi derneğimiz içinde yaptığımız sohbetler de köyden göçün durduğunu, hatta birçok ailenin geri dönerek tersine bir göçün yaşandığını, insanların dışardan gelen gezginlerle tanışmaktan çok memnun olduğunu, kadınların söz hakkının ve görünürlüğünün arttığını, rakım yüksek olmasına rağmen köylünün kendi tüketimi için küçük bostanlar ektiğini, köyün arazisindeki zengin bitki çeşitliliğinden, tıbbi ve aromatik bitkilerden başta kendi yaşamlarını iyileştirmek için daha fazla faydalandığını ortaya koyuyor.”


 Zavot ve peynir müzesisin gastronomik turizmdeki katkısı ?


“Ekomüze Zavot yaşayan bir peynir müzesi olmayı hedefledi. Köyde 1900’lerin başında İsviçreliler tarafından inşa edilmiş eski bir mandıranın alt katındaki sabit sergi alanımızın yanı sıra gezici bir sergi oluşturduk. Peynircilik üzerine sözlü tarih araştırması ve Kars Ardahan kırsalındaki yerel peynir çeşitlerini ortaya çıkaran, tarifleri kayıt altına alan ve kimi kaybolmaya yüz tutmuş peynirlerin üretimini canlandırmayı hedefleyen çalışmalar yaptık. Özellikle Kars Kaşarı Coğrafi İşaret süreçlerinde peynir tadım etkinlikleri düzenledik. Tüm bu çalışmalar Kars’ta turizmin gastronomi ayağı için çok önemli bir yer tutan peynircilik kültürüne, bu kültürün tarihine, ekolojik ve toplumsal boyutlarına önemli katkılar yaptı. 2017’den bu yana Kars’a artan turistik ilginin önemli bir parçası ekomüzeyi ziyaret etmek ve yapılan çalışmalar hakkında bilgilenmek oldu. Bundan dolayı çok mutlu ve gururluyuz. Bugün Kars’ın merkezinde de bir peynir müzesi açılmak üzere. Ekomüze Zavot’un peynir müzeciliği ve zengin peynir kültürünün korunarak geleceğe taşınmasında katkı yapmaya devam etmesi için çalışıyoruz.”


Peynir rotası çalışmalarınız?


“Erzurum Atatürk Ünüversitesi- kafkas Ünüversitesi-kars ticaret odası- Boğatepe çevre ve yaşam derneğ anadolu efes desteği ile 

Ardahan ve Karsta  yerel geleneksel peynirlerin üretildiği köyleri kapsayan , turizmi de yeni ve farklı destinasyonlar geliştirerek 

Hem yerel pey çeşitlerini yaşatmak  gende köylerdeki üreticilere Turizim gelirleriyle destek olmak aracıyla yapılan projedir.”


Malatya standında mahalli çalgıcılar yöre müziğini dinletirken ziyaretciler halay çekerek özlem giderdiler. Çok eski yerel yemeklerin lezzeti ustası Zeki saygı’nın tadımlıkları kuyruk oluşturdu. Valilik Halkla İlişkiler İbrahim Kılıç’da tüm ziyaretcilerle ayrı ayrı ilgilendi.


Staras Wedding standında dev led ekranlarda Doğum günü evlilik nişan vs etkinliklerde özel tasarımla birlikde adınız yazılıyor. 


İBB Beltur A.Ş. Dondurma ikramında bulundu Eray Kılıç ve şef Şenol Özbay konuklara bilgiler aktardılar.


İzmir Belediyesinin Alanında her birim kendi üniteleri hakkında bilgiler aktardılar. Ziyaretcilere ikramlarla tanıtımlarını zenginleştirdiler.

Gastronomi Turizm Derneği Başkanı Gürkan Boztepe davet etdikleri Protokolu fuar alanını gezdirdi Bilgiler verdi


yilmazparlar@yahoo.com


26 Haziran 2021 Cumartesi

5. Heritage İstanbul Fuar ve Konferansı-Yılmaz Parlar

   Kültürel Mirasdaki Toplumsal Yaramız

23-25 Haziran tarihleri arasında İstanbul Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayında düzenlenen 5. Heritage İstanbul Fuar ve Konferansında yapılan Kültürel miras  bilgilendirme sunumlarda acı gerçekler yüreklerimizi burkdu. 



Sadece bir sağlık krizinin değil, ekonomik bir krizin ortasında olduğumuz günümüzde, ulusal ve küresel olarak iyileşmek istiyorsak kabul etmemiz ve uğraşmamız gereken toplumsal yaralarda var. Bu, hem somut hem de somut olmayan Dünya Mirasının her zamankinden daha önemli hale geldiği bir zamandır. Dünya Mirası bizi birbirimize bağlar. Geçmişten dersler sunarak bize ihtiyaç duyacağımız bakış açısını sağlar. Kültürel mirasın korunması neslimiz için çok önemlidir. Genç nesilleri çekmek için gençleri zanaat endüstrisine dahil etmek. Zanaatkarlık yoluyla geleneksel bilgi birikimini ve kültürü korumak elzemdir. 



Kültürel mirasın sürdürülebilir kentsel kalkınmadaki önemi, çeşitli düzeylerde politika çerçevelerinde giderek daha fazla kabul edilmesine rağmen, küresel ve uluslararası hedeflerin farklı yerlere nasıl indiği konusunda bir anlayış eksikliği var. 


“Geçmişe Gelecek Sağlamak” sloganıyla yola çıkan, ülkemizin tarih ve sanat varlığını korumak, saklamak ve gelecek yıllara aktarmak amacıyla TG Expo Uluslararası Fuarcılık A.Ş tarafından organize edilen, hijyenik kurallara uygun, tam kapsamlı,  kapasiteli, tüm konuları kapsayan zengin program içeren  fuar ve konferanslarla bütünlük kazanan 5’nci Heritage İstanbul zirve koruma, restorasyon, arkeoloji, müze ve kütüphanecilik sektörlerini ziyaretcilerle buluşturdu. 



5 kıtada 20 ülkede faaliyet gösteren TG Expo Uluslararası Fuarcılık A.Ş. Genel Müdürü Hasan Cem Şenel Heritage önemini vurgulayan açılış konuşmasını yaptığı fuarda; Yurt dışından 36 firma olmak üzere 131 katılımcı yer aldı. 26 oturum, miras bölümünde 21 sohbet ve 8 atölye çalışması gerçekleşti.


TG Expo Heritage Projeleri Kurucusu Osman Murat Akan, Yedi ülkenin bir araya geldiği dünyadaki en prestijli platformlardan Avrupa Miras Fuarları Herifairs ağına dâhil olduğumuzu ve Herifairs tüm katılımcılarımıza orta ve uzun vadede büyük yarar sağlayacağını, İtalya ile Türkiye arasında oluşacak işbirliklerine vesile olduklarını söyledi.



Yapılan konuşmalar oturumlar kültürel ekonomi ve kültürel miras hakkındaki akademik ve politik literatürü gözden geçirerek ve kültürel miras karmaşası kavramını geliştirerek, derinliğine genişliğine dayanan verilere ve analize genel bir bakışla çok yararlı bilgiler aktardılar. 


Sergi alanlarında, kültürel ve tarihi bilgiler aktaran miras sohbetleri ve uygulamalı atölyeler ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.


Göze Çarpan Standlar



Fibula Fibula Mimarlık, Yelda Sinan Tanilli,  Evrim Osmanoğlu ve Burcu Aydın Uzunalan’dan aldığımız bilgiler göre, tüm müzeler ve özel koleksiyonerlere hizmet etmek üzere İstanbul’da kurulan Mimarlık Tasarım Ltd. Şirketin yakın zamanda tamamlanmış projeleri Emya AvrupanYılın Müzesi Özel Ödülünü alan Troya Müzesi, Milli Saraylar Billiur ve Cam Müzesi, CSO Müzik Müzesi, Dolmabahçe Sarayı Değerli Eşyalar Salonu, Galata Kulesi Müzesi, Tekfur Sarayı.


Sualtı kültürel miras olarak, standlarını ziyaret etdiğimiz, İstanbul üniversitesi Kültür kalıntıları koruma ana bili dalından Öğretim görevlileri Hilal Güler ve Çisil Şanlıgençler yaptıkları çalışmaları hakkında bilgilendirdiler.



Doğal Mirasa giren korunması şart olan asırlık zeytin ağaçları ile ilgili binlerce yıllardan köklerin öyküsünü ziyaretcilere sundu.


Demir Restorasyon ve Konservasyon standında ziyaretçiler için mermer taklidi workshop’u yaparak eğlenceli deneyim kazandırdı, meraklı öğrenciler ve katılımcılar yaptıkları çalışmaları alarak anılarına  bir yenisini kattı. 35 yıllık kalemkar, yıldız teknik üniversitesi  kültür varlıklarını koruma ve onarım bölümündeki öğretim görevlisi, sanatçı Emine Verim Eskiköy klasik mermer taklidini köşk kasır ve köşklerdeki mimari yapıların büyük alanlarındaki boyama tekniğini atölye ortamında daha küçük çalışma alanında çalışır kıldı. Nil Mucuk minyatür el yapımı birkaç sanatı içeren cilt örneklerinde hayran bırakdı. 


Sohbet miras bölümünde Hacı Bekir lokumları sunan 4. kuşak Leyla Celalyan yerli yabancı Hacı Bekir lokumları ile ilgili film ve enteresan haberlerden demet bir sunu gerçekleştirdi. Abdi İpekci’nin Rita Hayworth ile ilgili anekdotunun köşe yazısı gülümsetdi. Abdi İpekci Rita Hayworth ile görüşmeyi bir türlü sağlıyamaz sonunda   “İstanbul’dan Hacı Bekir lokumu getirdim” mesajı gönderir. Star bunun üzerine görüşmeyi kabul eder. Leyla Celalyan böylelikle İftihar edeceğimiz yüzyılların markasının kültürel mirasın gücünü vurguladı.

TG Expo tarafından bu yıl 5. kez düzenlenen Heritage İstanbul destekcileri, TÜRSAB, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Müzeler Genel Müdürlüğü, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Kültür A.Ş. Komili, Ali Muhiddin Hacı Bekir ve  Fibula. 

Kültürel mirasın sürdürülebilir kentsel kalkınmadaki rolünden daha geniş bir misyona sahipdir.Genel olarak miras aynı zamanda ekonominin muazzam bir itici gücüdür. Turizm, uzun zamandır tüm dünyada lider veya ikinci en büyük endüstri olmuştur. Çok sayıda insanın ne zaman uzak yerlere uçmaya istekli olacağından emin olamasak da, sosyal mesafeler kolaylaştıkça ve siteler ziyaret protokolleri geliştirdiğinden, birçoğunun evlerine daha yakın olan Dünya Mirası Alanlarını ziyaret etmeye istekli olma ihtimali yüksek gelişen genel sağlık koşullarına uygundur. 

Yapılan bu başarılı, yararlı fuar ve konferans organizasyonunu takdir ediyoruz.

yilmazparlar@yahoo.com

17 Haziran 2021 Perşembe

15. Isınma Kurultayı -Yılmaz Parlar

 FELAKETİ NASIL ÖNLERİZ

Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) tarafından düzenlenen 15. Isınma Kurultayı 

Başkanlığını Celal Toprak’ın yaptığı Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) tarafından düzenlenen ve  İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in desdekleri ile İzmir tarihi Havagazı Fabrikasında, 14-15 Haziran 2021 tarihlerinde hibrit temasıyla 15.ncisi gerçekleşen Isınma Kurultayında sorular yanıt buldu



Yapılan Küresel anlaşmalarda taahhütü istenen maddelerin temalarını her yıl işleyen EGD, şimdiye kadar 700 den fazla gazeteciyle 1500 kadar katılımcıyla  hiperaktif sürdürdüğü “Isınma Kurultay”larda farkındalık yaratmak hedefiyle iklim krizinde, medya olarak üstüne düşen görevini layıkıyla yerine getirdi. 

İzmir'in tarihi sembol yapılarından ve önemli kültür merkezlerinden biri olan Havagazı Fabrikasında gerçekleşen Ekonomi Gazeteciler Derneğince 15.ncisi düzenlen Isınma Kurultayında EGD Başkanı Celal Toprak Pandeminin Küresel Isınmaya Etkilerini, İklim Krizi konusunu işleyerek tabandan tavana farkındalık yaratarak bunun üstesinden gelmeye karalıyız şeklinde mesaj veren özet açılış konuşması yaptı. 

Gerçekdende hangi ısınma insanlığı tehdit ediyor ve bir felaketi önlemek için ne yapılmalı. Dünya'daki iklim belirgin bir şekilde değişti. Bazı ülkeler anormal sıcaklıktan, diğerleri ise bu yerler için alışılmadık olan çok sert ve karlı kışlardan muzdarip. İklim krizi Dünya sorunu



Türkiye’de İklim Kanunu’nun çıkarılması için herkesi yardımcı olmaya çağırıyorum

2019 yılında UNDP, TÜRKONFED ve TÜSİAD önderliğinde kurulan Hedefler için İş dünyası Platformu Geçmiş dönem Başkanı Ümit Boyner’den görevi teslim alan Yönetim Kurulu Başkanı Şükrü Ünlütürk “Denizleri kirletmemiz nedeniyle oluşan müsilaj içimizi acıtıyor.” Dünyayı saran pandeminin olumlu olarak ısınmaya  etkisinden söz eden Ünlütürk, NASA’nın araştırmasında yüzde 15 bir iyileşme var olduğunu, kalıcı olmadığını,  Avrupa Yeşil Protokolün sürdürülebilirlik adı altında 17 maddelik gerçek bir çerçeve ortaya koyduğunu, hedefleri için İş Dünyası Platformu olarak tüm kurum ve kuruluşları bu gelişmeye entegre etmeyi amaçladıklarını söyledi.

Şükrü Ünlütürk’ün çağrısı “Türkiye’de İklim Kanunu’nun çıkarılması için herkesi yardımcı olmaya çağırıyorum.” 




 Panelde 

Doğanlar Holding Yönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, rüzgardan, güneşten, jeotermalden enerji üretmenin yanı sıra biriken 80 bin ton çöplerden elektirik ve biogaz üretdiklerini bununla ilgili tesislerinden söz etdi.

2,2 ton sera gazını engelliyoruz.

Tesisteki ayrıştıkları çöplerden kağıt ve plastiği hammadde şirketlerine gönderdiklerini, Metan gazını elektriğe çevirdiklerini, yıllık 2,2 ton sera gazını engellidiklerini paylaştı. 480 bin aracın trafikten çekilmesiyle eşdeğer olduğunu örnekledi.    



Arılar iklim krizine doğrudan etki eden canlılardır 

Arıların dünya ve insanlık için yaptığı katkıyı anlatan, Bee'o Propolis'in kurucusu Aslı Elif Tanuğur Samancı, Arıların  45 gün ömrü olduğunu, bir arının 1500 çiçeği ziyaret etdiğini, çiçek tozlarını taşıyarak bitki çoğalmasına fayda sağladığını, arıların yok olmasıyla tarımın yok olması, insanlığın yok olması demek olduğunun altını çizdi. 

Arılar ölürse insanlığın 4 yıl ömrü kalacağını, Dünyada 100 önemli gıdanın arılar sayesinde var olduğunu açıkladı. Türkiye’nin ikinci büyük arıcılık ülkesi olduğunu, Bal üretiminde de ikinci sırada olduğumuz bilgilerini verdi. Endemik bitki zengini Ülke olduğumuzuda vurguladı. 




Ekosistemin zarar görmesi bio çeşitliliğin azalması pandemiyi yaşamamıza nedenlerden biri

Ekosistemin zarar görmesi bio çeşitliliğin azalması pandemiyi yaşamamıza nedenlerden biri olduğunu söyleyen Coca Cola İçecek Kamu İlişkileri Grup Lideri Aykan Gülten, Birçok uzmanın Marmara’da çıkan hiçbirşeyin yenmemesi gerektiğini söylediğini, bunun yanı sıra pandemiyle birlikde 2020’de sera gazında yüzde 3 gibi bir azalma olduğunu açıkladı.

Küresel ısınmaya karşı bir umut var diye düşündüğnü belirten  Aykan Gülten, Temiz enerji alternatifleri ucuzladığını soğutuculara enerji çözümler getirdiklerini, ambalaj malzemesinin azaltılması çalışmalarıyla,  var.  Atıklar ekonomiye kazandırılması ve çevreye katkı sağlaması şeklinde olumlu ifadeler kullandı. 

Kurultay ilk gün sertifika verilmesi ve toplu aile fotografıyla sona erdi.

yilmazparlar@yahoo.com

7 Haziran 2021 Pazartesi

Cama Ruh Veren Sanatcı-Yılmaz Parlar

  Cama Ruh Veren Sanatcı

 Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi Seramik ve Cam Bölümü'nden mezun olan, İngiltere'de London Institute, London College of Printing and Distributive Trades'den İletişim Çalışmaları Sertifikası ve Cam diploması alan, eğitimine Surrey Institute of Art & Design University College'da devam eden Glass'da 3 Boyutlu Tasarım konusunda uzmanlaşan ünlü isimlerle çalışan cam heykel sanatcı Yasemin Aslan ArtContact İstanbul, Uluslararası çağdaş sanat fuarına katıldı. Sanatcı standını, çalışmalarını sürdürdürdüğü Cam Sanat Merkezinin adı “Camhane” olarak  isimlendirmiş.



Minimalist eserlerin aksine, cam yapımının temel bileşenlerine bireysel yorumunu birleştirerek geliştirtiği yeni cam teknolojisiyle cam sanatına yeni çığır açan sanatcı yaratma yetenekleriyle benzersiz boyut kazandırmış eserlerine.  



Öncelikli olarak güzel sanatlar, mimarlık ve tasarım fikrinden ve camın çok yönlü ve ilginç bir malzeme olduğundan yeni keşifler için yola çıktığı belli.  Kendine özgü sanat dünyasından esinlenerek, görünür ve görünmez gerçekliğiyle orijinal cam heykellerin temel ilkelerine evrensel bir dil kazandırmış. El yapımı sınırlı koleksiyonları birbirinden farklı ve güzellikde.  

Fuarda yerli yabancı ziyaretcilerin ilgi odağı olduğu gibi standında bulunduğumuz sürede ziyaret eden Hırvatistan Cumhuriyeti İstanbul Başkonsolosu Dr. Ivana Zerec ve IKASD İstanbul Kültürlerarası Sanat Diyalogları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı  Beste  Gürsu’yu eserleri hakkında bilgilendirdi. 

yilmazparlar@yahoo.com