31 Mayıs 2017 Çarşamba

NDS Edebiyat Ödülü 2017-Moskova Defteri-Bahar Aslan-Yılmaz Parlar

Moskova Defteri


Bu yıl 9’uncusu düzenlenen NDS Edebiyat Ödül Töreni 29 Mayıs 2017 Pazartesi akşamı Fransız Sarayı’nda, Fransa'nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Charles Fries’nin yüksek himayelerinde ve Fransa’nın İstanbul Başkonsolosu  Bertrand Buchwalter’in katılımıyla gerçekleşti. Törene, Başta Şişli Belediye Başkanı Erdal İnönü eşi Nazlı İnönü olmak üzere siyaset, iş dünyasının önemli isimleri, akedemisyenler, Konsolosluk temsilcileri, Öğretim görevlileri, NDS Dernek üyelerinden oluşan yoğun bir katılım oldu.
Törenin sunumunu Mireille Sadege üstlendi.

Notre-Dame de Sion Fransız Lisesi ile Notre-Dame de Sion'lular Derneği tarafından 2008 yılından itibaren düzenlenen NDS Edebiyat Ödülü Jüri Üyeleri; Tomris Alpay (Jüri Başkanı), Yazgülü Aldoğan, Liz Behmoaras, Emel Kefeli, Arzu Öztürkmen, Mayda Saris, Zeynep Sabuncu, Özlem Yüzak, Mine Haksal.tarafından ödüle layık görülen Moskova Defteri adlı öykü kitabıyla Bahar Aslan 2017 NDS Edebiyat Ödülü'nü kazandı,  

Kitap, Can Yayınları tarafından Ocak 2015'te yayınlandı. Yazar Melisa Kesmez ise Sel Yayınlarından çıkan  Bazen Bahar  adlı romanıyla, Mansiyon Ödülü’ne layık görüldü.

İstanbul Başkonsolosu  Bertrand Buchwalter yaptığı konuşmasında ev sahipliği yapmakdan memnuniyet duyduğu Notre-Dame de Sion Fransız Lisesi edebiyat etkinliği edebiyatın gelişmesine başarının trendinin yükselmesine vesile olduğu anlamda kısa bir konuşma gerçekleştirdi.

 Törende konuşan  Jüri Başkanı Tomris Alpay ödül alan eserler hakkında;   “Bu yıl, NDS Edebiyat Ödülü’nü kazanan Bahar Aslan’ın  Moskova Defteri  adlı eserinde, bir umutla, Moskova’ya inşaat sektöründe çalışmaya giden emekçilerin yaşamlarından kesitleri, Nazım Hikmet şiirlerinin dizelerinde vurgulanan özlem, hasret ve gurbet ellerdeki yalnızlığı, soyut desenler eşliğinde bizlere sunuyor.
Öyküleri birbirleriyle ilişkilendirerek okuduğumuzda, soğuk ve karanlık bu şehirde çaycıdan mühendise, kahramanların acılar, yalnızlık ve hasretle nasıl bir dönüşüm geçirdiklerine şahit oluyoruz.
Hepimize dair, insana dair, kadına dair dudağımızın kenarında, kalbimizin derinliklerinde bazen hüzünlü, bazen mutlu bir tebessüm bırakan, adının da vurguladığı gibi « Bazen Bahar », adlı eseriyle Melisa Kesmez NDS Edebiyat Ödülü ilkeleri kapsamında Mansiyona layık bulunmuştur. Melisa Kesmez, üzerine bir örtü çektiğimiz, başa çıkamadığımız insana dair dertlerimizle bizi yüzleştiriyor, içtenlikle düşündürüyor.”dedi

Bahar Aslan: 1975 yılında İskenderun'da doğdu. ODTÜ Mimarlık Bölümü mezunu. Derin Uyku  adlı öykü kitabı 2003'te yayımlandı. 1993-1999 yılları arasında İzlek dergisinin kurucuları arasında yer aldı.

Melisa Kesmez: Eylül 1980’de İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Üniversitesi’nde Sosyoloji okudu. Bir dönem Londra’da yaşadı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazıları ve söyleşileri yayımlandı. Çeviriler yaptı. İstanbul’da yaşıyor. Ayrıca Sabitfikir dergisinde yazmaktadır.

İlk olarak, 2009 yılı NDS Edebiyat Ödülü'ne  Kalenderiye  romanı ile Gürsel Korat layık görülmüştü.
Şehper Dehlizdeki Kuş adlı öykü kitabıyla Ayşegül Çelik, mansiyon kazanmıştı.
 
2010 yılı NDS Edebiyat Ödülü, Türkçeye çevirisi Yıldız Ademoğlu Atlan tarafından yapılan  Magnus   adlı romanıyla Fransız yazar Sylvie Germain'e verilmişti.

2011 NDS Edebiyat Ödülü'nü Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler adlı kitabıyla Yalçın Tosun kazanmıştı. Gaye Boralıoğlu  Aksak Ritim adlı kitabıyla mansiyona layık görülmüştü.

2012 NDS Edebiyat Ödülü’nü, Aysel Bora’nın Türkçeye çevirdiği   Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara   adlı romanıyla Mathias Énard kazanmış, Jean-Louis Fournier ise Nereye Gidiyoruz Baba? adlı anlatı kitabıyla mansiyon almıştı.
 
2013 NDS Edebiyat Ödülü’nü  Baba, Oğul ve Kutsal Roman  romanıyla Murat Gülsoy kazanmıştı.

2014 NDS Edebiyat Ödülü’nü Türkçeye çevirisi Ebru Erbaş tarafından yapılan   Kahrolsun Dostoyevski  adlı romanıyla yazar Atiq Rahimi kazanmıştı.
2015 NDS Edebiyat Ödülü'nü Venüs adlı romanıyla Şebnem İşigüzel alırken ve  Musa’nın Uykusu  adlı romanıyla Tuğba Doğan mansiyon kazanmıştı.

2016 NDS Edebiyat Ödülü'nü, Türkçeye çevirisi Ebru Erbaş tarafından yapılan  Yaşayanı Onarmak  adlı romanıyla Maylis de Kerangal almıştı.

yilmazparlar@yahoo.com

27 Mayıs 2017 Cumartesi

Nir Levi-Anma Ampuku -Meridyen Açma Prosesleri 5000 Yıllık Bilgelik-Yılmaz Parlar


NİR LEVİ TÜRKİYE’YE GELİYOR

Anma Ampuku -Meridyen Açma Prosesleri 5000 Yıllık Bilgelik
Nir Levi 05 - 08 Haziran 2017 Tarihleri arasında Türkiye’ye Geliyor.

Anma "Anma', şimdiye kadar dünyada var olan en eski Çin sanatından biri olarak 5000 yıl öncesine uzanır. Tao felsefesini, Yin-Yang modeli ile Çin'in beş element teorisini temel olarak kabul eder.
Aşağı yukarı 1500 yıl önce 'Anma', Çin imparatoru tarafından, rahipler aracılığı ile farklı Çin sanatlarını sergilemek ve Japon kültürünü zenginleştirmek üzere Japonya'ya gönderilmişti.
Japonya'da 'Anma', yerel kültür ve ihtiyaçlar doğrultusunda uyumlama sağlamıştır. Bugün uygulanan Anma formu, Japon kaynaklıdır ve bildiğimiz modern meridyen açma uygulamalarının çoğu Anma'ya dayanmaktadır.

'Anma' geleneksel Çin felsefesini esas alır. Uygulayıcı vücudun meridyen sistemi üzerinde bulunan Qi noktalarına farklı uyarım teknikleri kullanır. Bu çalışmanın amacı; Qi noktalarını uyararak meridyen sistemi üzerindeki enerjiyi harekete geçirmek için Çalra'lardaki blokajları serbest bırakmaktır. Amaç daha iyi bir  Qi dolaşımı sağlamaktır.

Ampuku' kelimesinin manası  'Hara'nın nabız atışı'dır. Ampuku, vücudun enerji merkezi olan ve karın bölgesindeki enerji alanında yer alan 'Hara' ya odaklanır.
Duygusal Ampuku'nun değerlendirme sistemi, doğanın beş elementi tarafından 'enerji alanı okuma sistemi'dir.
Bu sistem, Doğu felsefesi  ile modern kişisel gelişim yaklaşımının kombinasyonudur ve insan davranış ve evrimini anlamaya dayanmaktadır.
Doğa beş ana elementten oluşmuştur: Toprak/Dünya, Su, Ateş, Hava ve Metal İnsanda bu aynı elementlerden oluşmuştur. Her bir element insan bedeninde değişik tür enerjiyi temsil eder. Mesela Toprak/Dünya; temel, aile, önceki ilişkiler ve cinselliği temsil eder. Su, duyguları ve yaratıcılığı temsil eder.
Asıl hedef günlük yaşamın konumlandırmasını değiştirmesidir.

Nir Levi 05 - 08 Haziran 2017 Tarihleri arasında, Taksim Bilgi Paylaşım Danışmanlık merkezine geliyor.

 Bilgi Merkezin bir uyarısı var; Yer alan herhangi bir bilgi ya da merkezimizde yapılan hiçbir çalışma tedavi amacı taşımamak olup sağlık hizmeti niteliğinde değildir. Tanı ve tedavi mutlaka bir doktor tarafından yapılması gereken son derece ciddi bir işlemdir. Her türlü hastalık ve sair tedavi gerektiren sorunlarınız için lütfen doktorunuza danışınız. Merkezimizin salt amacı katılımcılarımızın kişisel gelişimlerine katkıda bulunup etrafımızda sevgi ve saygı ortamı yaratmaktır.
Bilgi Paylaşım Danışmanlık- Nidiana Danışmanlık
Adres: Mete Cad. Park Apartmanı No:24/5-6  Taksim / İstanbul Bilgi -0212 245 29 42-0 532 612 85 17


yilmazparlar@yahoo.com

26 Mayıs 2017 Cuma

TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL ATI EQUIST 2017 FUARI’NDA SEÇİLDİ-YILMAZ PARLAR

TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL ATI
EQUIST 2017 FUARI’NDA SEÇİLDİ

At ve Binicilik Fuarı EQUIST İstanbul Horse Show kapsamında düzenlenen at güzellik yarışması’nda kazananlar belli oldu. Türkiye’de bu sene Atla Gelişelim Uzmanı İlginay Göbet Göksel tarafından 19 mayıs 2017 tarihinde Veli Efendi Hipodromunda ikincisi düzenlenen yarışmanın birincisi Deli Ünveren oldu. Yarışmada ikinciliği Buharalı, üçüncülüğü ise Anadolu hisarı aldı. yarışmayı kazanan atların sahiplerine Türkiye’nin farklı bölgelerinde tatil hediye edildi.

Uluslararası At Ve Binicilik Fuarı EQUIST İstanbul Horse Show 4. kez kapılarını açtı. Özel gösteriler ve farklı etkinliklere sahne olan fuar kapsamında, 2. Türkiye at güzellik yarışması da ziyaretçilere görsel bir şölen yaşattı. Eko fuarcılık organizasyonunda gerçekleşen yarışmaya 7 at katıldı.

ilki 2014 yılındaki EQUIST Fuarı’nda gerçekleşen güzellik yarışmasının bu yılki jürisinde at yetiştiricisi ve Türkiye Jokey Kulübü üyesi Hakan Yücetürk, at yetiştiricisi Fuat Kuçani ve atçılık camiasının tanınmış isimlerinden Asuman Dizdar yer aldı. Yarışmada puanlamalarda atların eşgal diye tanımlanan boyun, beden, bacak ölçülerinin altın orana yakınlığına dikkat edildi. Atların duruşu, dengeleri, kuvveti, gözleri, bakışları, hareketleri ve tüy rengi değerlendirildi. Kafa, boyun, omuz, bacak, sırt, bel ve kalça ölçülerine de bakıldı.
Atlar yarışmaya hazırlık aşamasında yeleleri ve kuyrukları özel saç açıcı spreylerle tarandı. tüyleri özel olarak tımarlandı. toynakları özel koyu renk cilalarla boyandı.

jüri üyelerini etkilemeye çalışan atlardan Mehmet Emin Demirkapu’nun atı Deli Ünveren 1. seçildi. 6 yaşındaki kır at jüriden toplam 37 puan aldı.

Yarışmada İkinciliği ve üçüncülüğü ise Ethem Türk’ün sahip olduğu doru renkli Anadolu Hisarı ve Buharalı Kazandı. 4 yaşındaki anadolu hisarı jüriden toplam 29 puan alarak 2. olurken, yarışmanın 3.’sü ise 26 puan alan, 6 yaşındaki Buharalı oldu.

Yarışmada 1. olan atın sahibine Antalya Side ramda resort’ta üç gece 4 günlük tatil ve gidiş dönüş uçak bileti, 2.’ye land rover discovery modelini 2 günlük sürüş keyfi, 3.’ye ise Sultanahmet Sura Hotel’de 1 gecelik konaklama hediye edildi.


yilmazparlar@yahoo.com

18 Mayıs 2017 Perşembe

CENNETTE UZUN BİR KIŞ-BARIŞ TUNA-YILMAZ PARLAR


CENNETTE UZUN BİR KIŞ 

Terk etmek mi? Terk edilmek mi ? Acı yaşatmek mı ? Acyı çekmek mi ? 

1980 ve 1990’larda Ankara’da geçen acı ve acıyı paylaşmak üzerine yoğunlaşan, Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması gibi konu zenginliği olan sürükleyici romanın yazarı Barış Tuna lansmanı için seçtiği mekan Kalabalık Restaurant’da romanı kadar keşfedilmeyi hak eden güzellikde idi.

Başarılı yazar Barış Tuna  ilk romanı Düşbilimi’nden 16 yıl sonra yayınlanan, Sinema filminede uyarlanacak olan ikinci romanı Cennette Uzun Bir Kış kitabın lansmanı 16 Mayıs 2017 Kadıköy Yel değirmeni Duatepe sokakda bulunan romanı gibi gizli bahçesi olan Kalabalık Restauran’da gerçekleştirdi.

Barış Tuna ile yaptığımız kısa söyleşide çalışmaların on üç yıl kadar sürdüğünü uzun soluklu nefes aldıkdan sonra içini çekerek söylüyor.

Kutsal aile miti üzerine eleştiriler yaparken kaynağını yıllarca yaptığı gözlemleri, akademik okumaları ve hayattan çektiği anlar oluşturuyor.

Sinemaya uyarlamanın ilk adımı olarak, Görsel dünyasının zenginliğiyle öne çıkan, video art çalışması yapılan, Barış Tuna’nın Cennette Uzun Bir Kış kitabı roman kahramanlarını canlandıran sinema oyuncularıda lansmanda hazır bulundular.

Böylelikle Barış Tuna bir ilk imza atarak, yeni romanı Cennette Uzun Bir Kış'ın sinemagraf tekniğiyle çekilmiş videoları Türkiye'de hatta dünyada inovasyon özelliği taşıyor.

Cennette Uzun Bir Kış’ın Video art çalışması hakkında bilgileri sorduğumuzda Barış Tuna, Murat Tuncalp. videonun editörlüğünü üstlendiğini Çekimlerin Galata'da Georges Hotel ile Alex’ Restoranda yapıldığını, Romanın karakterleri Aslı, Meral, Umut, Serhat ve Babaya hayat veren oyuncular Ece Ertez, Kısmet Ekim Tekinbaş, Anıl Çağlar Tel, Christopher Kunz ve Cadas Ali Cakir olduğunu öğreniyoruz., 
 
Hikayeyi dile getirdiğinde; “Hepsi birbirinden yaralı Aslı, Meral, Umut ve Serhat üzerinde ilerleyen hikaye insan olmanın ve insan olabilmenin birey üzerindeki etkisini kimi zaman gündelik bir dille, kimi zaman edebi bir dille anlatarak cinsel istismar gibi sömürülmeye çok açık bir konuyu irdeliyor. Aşk, ayrılık acısı, geleneksel aile yapısı, din-mezhep ayrışmaları, sosyal sınıf çatışması, kapalı kapılar ardında yaşanan cinsel istismarın sonuçlarının hayata yansıması bu sürükleyici romanda bir araya geliyor.”şeklinde açıklıyor. Kitapda özet baş yazı ise şöyle yer alıyor “Sevmenin acıtmadığı günlerdi, aşkın henüz ağır gelmediği, her sözün, her hareketin "O da beni seviyor"a yorulduğu, umuda teşne günlerdi. (...) Gizemli ülkelerdi görülmek istenen, ama bizimkisiydi asıl çözülmesi istenen gizem. Ertelenen yolculuk muydu yoksa bizler miydik sevgilim, bir türlü çıkılamayan yolculuklar mıydı yoksa kendimiz miydi bir türlü varamadığımız, çok isteyip de gidemeyişimiz seni uçak tuttuğundan mıydı yoksa bize tutulmaktan korktuğundan mıydı?’

‘Geçmişini bu kadar kolay reddetmen belki de çocukluğuna dair tek bir fotoğraf bulunmayışındandı. fotoğrafı çekilmemiş bir çocukluk sadece yaşanmamış değil aynı zamanda değersiz sayılırdı. insanlar neden harıl harıl fotoğraf çekiyordu, yaşamlarını belgelemek, yarına hatıra kalsın diye mi? elbette hayır. yaşadıkları anın ne kadar biricik olduğunu göstermek, her anlarını değerli kılmak, yarına hatıra kalacak kıymette bir hayat sürdüklerini kendilerine ispatlamak için fotoğraf biriktiriyordu.”

Özenli dili, derinlemesine karakter tahlilleriyle öne çıkan romanda aşk acısı ve aşk için nelerden vazgeçilebileceği sert bir dille anlatılırken, okuyan herkesin hayatından bir parça yakalaması sağlanmış. Yaşadıklarından hiçbir zaman pişmanlık duymayan dört insanı hareketli, metaforik ve akıcı bir dille anlatan Tuna, kullandığı dil ile alt kültür edebiyatında yeni bir soluk.

Gelelim Kalabalık Restaurant’da… Bahsetmeden geçmek haksızlık olur. İşletme ve Sahbi İş kadını Sevim Büyükakıncığlu’nun iki yardımcı bayan bir erkek ekibi var. Hepsi birden Mutfakda.. Hepsi birden hizmetde… Sevecen ve  samimiler.. İşlerini büyük bir çoşku içinde icra ediyorlar. Her şey son derece profesyonelce, yemeklerin lezzetine çeşidine gelince; Birbirinden nefis, unutulmayacak tatlardalar. Balık içerikli mezeler.. Yunan Ermeni mutfağı özelliği taşısada hepsi farklı. Hergün gitseniz farklı çeşit bulabileceğiniz bir rastaurant. Midyeli pilav, balıklı çerkez tavuk, balıklı müjver, balık içerikli zeytinyağlı dolma, vs. kolay kolay hiçbir yerde bulamıyacağınız çeşitler. Ayrıca son derece uygun fiyatlı.

Lansmana birde Türk sanat müziği ses sanatcısı Ayşe Nur Yağız’a Ud –Kanunla eşlik eden iki bayanın mini konseride eklersek, Lansman dahada bütünlük kazandı.

yilmazparlar@yahoo.com
   

TÜRKTOB-Ülkemizde GDO’lu Tohum Üretimi Yoktur-Yılmaz Parlar





Ülkemizde GDO’lu Tohum Üretimi Yoktur
Tohumculuk Sektöründe Strateji  

Başkanlığını Kamil Yılmaz’ın yaptığı, TÜRKTOB, TÜBİTAK- TÜSSİDE’nin katkıları ile yürüttükleri Tohumculuk Sektörü Ulusal Strateji Geliştirme Projesi’ni 16 Mayıs 2017 Salı günü Fairmont Quasar Hotelde açıkladı. Basın Toplantısında Kamil Yılmaz “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”dedi  



Toplantıya EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak başta olmak üzere Ekonomi yazarları yoğun ilgi gösterdiler.

Kamil Yılmaz 1.5 yıldır TÜBİTAK’a bağlı Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü (TÜSSİDE) ile birlikte yürüttükleri projenin temel amacının “Tohumculuk sektöründe uygulanabilir etkin stratejiler ve politikalar ile farkındalık oluşturmak ve yenilikçilik perspektifiyle; üretimin, ihracatın, verimliliğin, kullanım alanlarının ve katma değerinin arttırılarak yerel kalkınmanın ve tohumculuk sektöründe ülkemizin bölgesel ve uluslararası rekabet gücünün arttırılmasına katkı sağlamaktır.”dedi
Hedeflenmek istenen proje ile tohumculuk sektöründe tüm paydaşlarda farkındalık oluşturarak temeli sağlam stratejiler oluşturulması, sektörün değer zincirinde yer alan üreticiler, araştırmacılar, girişimciler, sanayiciler, dağıtıcılar, yetiştiriciler, destek sağlayan kurumlar, üniversiteler, birlikler gibi üretici örgütlerini içeren yapının Türkiye Tohumcular Birliği öncülüğünde organize bir şekilde örgütlenmesi ve rekabetçiliğinin arttırılması olduğunu söyleyen Kamil Yılmaz “Birliklerin ve üyelerin kurumsal kapasitelerinin arttırılması, Kaliteli ve yeterli sertifikalı tohumluk üretiminin sağlanması, Ar-Ge alt yapısının geliştirilmesi, Markalaşmaya önem verilmesi, İhracat   imkanlarının geliştirilmesi Rekabetçiliğin artırılması, Kayıt dışılığın önlenerek haksız rekabetin önlenmesi, Bütün bunların yapılabilmesi için ihtiyaç duyulan gerekli yasal düzenlemelerin gerçekleştirilmesi.”Projenin ana omurgasını maddeledi.
 Kamil Yılmaz Bakanlığın aldığı karar doğrultusundaki açıklamalarında “2018 yılından itibaren tüm tohumlukların sertifikalı olması ile Milli Tarım Projesi’nin en önemli ayaklarından biri olan Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli’nde belirlenen ürünleri 5 dekarın üzerindeki alanlarda üreten çiftçilerin ancak sertifikalı tohum kullanmaları durumunda destek alacak olmaları sektörümüz üzerine büyük sorumluluk ve görev yükledi.” Diyerek Tohumculuk sektörü olarak bu kararları desteklediklerini ifade etdi.
 Yıllara göre mukayeseli üretimi ise “Sertifikalı tohum üretimi 2002 yılında 145 bin tondu. 2009 yılında 385 bin tonu aşan üretim, 2013’te 743 bin tona, 2015 te ise 896 bin tona ulaştı. 2016 yılında ise 957 bin 925 ton üretim yapıldı. Son zamanlarda AR-GE çalışmaları sonucu geliştirilen yeni ve üstün nitelikli çeşitler üretime alındı. Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen fide, fidan ve süs bitkileri üretimlerimiz de arttı. Bugün Türkiye’de 4 milyar adet fide, 138.2 milyon adet fidan, 1,5 milyar adet süs bitkisi üretilmektedir. Bu rakamlar 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında fide üretiminde %300, fidan üretiminde %50 artış demektir” şeklinde rakamlarla açıkladı.



Sözlerine, 2023 yılı için bir milyon tonluk sertifikalı tohum üretimini hedeflediklerini ilave etdi. Türkiye’nin tohum ithalatından vazgeçse bile kendine yeterli bir tarımsal ürün arzını rahatlıkla sağlayacak konumda olduğunu belirtden Başkan Kamil Yılmaz “2004 yılında 35 milyon dolarlık bir ihracat yapıyorduk, 2015 yılında bu rakam 115 milyon dolar oldu. 2016 yılına baktığımız zaman ihracatımızın 153.5 milyon dolara çıktığını görüyoruz. Bu miktar 2004 yılına göre % 436,  2015 yılına göre % 49.4 oranlarında artış anlamına geliyor.  Tohumculuk sektörü içinde değerlendirilen süs bitkileri ve fidan ihracatının da eklenmesiyle geçen yıl 202 milyon dolar olan ihracat 262 milyon dolara çıkmıştır. 



Tohum ithalatımız ise miktarda 2016 yılında bir önceki yıla göre % 13 düşmüş, değerde ise 202 milyon dolarla aynı kalmıştır. İhracatın, ithalatı karşılama oranı % 89’a ulaşmıştır. Türkiye tohumculuk sektörü bugün 70’ten fazla ülkeye tohum ihraç etmektedir. Ticaret hacmi olarak dünyada 10. Sırada olan ülkemizin hedefi ilk 5’te yer almaktır.”dedi 
Yerel tohumların kullanımıyla ilgili Çiftçimiz kendi ürününden elde ettiği tohumları kullanabilir, mübadele edebilir. hiçbir zaman yasaklanma getirilmediğinin altın çizdi.
“Türkiye Tohumcular Birliği olarak Tohumun İzinde isimli sosyal sorumluluk projemiz ile içinde yerel tohumlarda olmak üzere tüm yerel çeşitlerin korunması, toplanması ve değerlendirilmesi için gelen projelere maddi destek sağlıyoruz. Başta çocuklarımız olmak üzere toplumumuzun tüm kesimlerine tohumun önemini ve gelecekteki rolünü anlatan çalışmalar yapıyoruz. Projemiz ile aynı zamanda biyokaçakçılık ile mücadele ediyoruz. Ayrıca bir yandan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından yerel çeşitlerin üretimlerinin devamının sağlanması amacıyla tarımsal özelliklerinin tanımlanması ve genetik kaynak olarak kaydedilmesi çalışmaları devam ederken diğer yandan tohumlarımız Ankara ve İzmir’deki gen bankalarımızda korunmaktadır.”bilgilerini verdi. 



EGD Ekonomi Gazeteciler Derneği Başkanı Celal Toprak’ın sorusu üzerine Yılmaz şu açıklamalarda bulundu; “Ülkemizde GDO’lu tohum üretimi yoktur, ithalatı da yasaktır, bu konu Biyogüvenlik Yasası” kapsamında çok sıkı denetim altındadır.”  Başkan Yılmaz açıklamalarına devam ederek  “Ancak ne kadar uğraşsak dahi GDO kadar gündemden düşüremediğimiz bir konu daha var. Ne yazık ki Hibrit (melez) tohumlarla üretilen ürünlerin sağlığa zararlı olduğu, kısırlık yaptığı zaman zaman gündeme geliyor. 

Hibrit tohumların sağlığa zararlı olduğunu net bir şekilde ispatlayan bilimsel bir kanıt yoktur. Çünkü hibrit tohum üretimi doğal bir yöntemdir. Hele GDO ve GDO teknolojileri ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.” Dedi. 
Mısır örneğiyle “2016 yılında mısır rekoltesi 6.5 milyon ton olarak gerçekleşti. Atadan veya köy çeşitlerini kullandığımızda verim düşeceğinden rekolte yaklaşık 1.5-2.0 milyon  ton olacaktır. Aradaki farkı biz yurt dışından, özellikle ABD, Arjantin, Brezilya gibi ülkelerden ithal edilecektir. Bu ülkelerde üretimin tamamına yakını  GDO’lu mısır tohumluğundan yapıldığıdır.”diyerek toplantıyı sonlandırdı.

yilmazparlar@yahoo.com





 

14 Mayıs 2017 Pazar

Spiritüel öğretmen, Bütünsel gelişim uzmanı can Aydogmuş-Yılmaz Parlar

DÜŞLE İNAN YAŞA...
Spiritüel öğretmen, Bütünsel gelişim uzmanı,  Meditasyon eğitmeni Dünyaca ünlü John of God Türkiye uygulayıcısı Can Aydoğmuş, son kitabı “Düşle inan yaşa” için 12 mayıs 2017 Cuma günü Nişantaşı, BPR Guest House’da  imza günü düzenleyerek kitabını lansmanını yaptı.
Ressam ve 16 yıllık NY markası EmreNY ‘in kurucusu, Modacı Emre Ertürk, Nişantaşı’nda Merde Güzellik Merkezi Sahibi Filiz Merde, Şalom Gazetesi Yazarı Joelle Pınto, Jinemed Health Group’ta CCO Eylül Pınar Çamlıbel , Sosyal Medya Uzmanı Yesim Saydan, Opera Sanatcısı Didem Balık başta olmak üzere, Kozmik Enerji Uzmanları ve yakın dostları, kitap severler imza gününde yazarı yalnız bırakmadılar.

Yoğun basın mensupların ilgisini ceken neşeli, enerji dolu bir atmosferde gerçekleşen lansmanda Can Aydoğmuş “Düşüncelerin, duyguların ve sözcüklerin gücünü keşfet, yaşamının efendisi ol. Hepimizin hayatımızda ne yapacağımızı bilmediğimiz zamanlar olmuştur. Mutlu olmak için gerçekleşmesini beklediklerimiz vardır. Belki de en dibi gördüğümüzü hissettiğimiz noktada bir arayışa gireriz. Siz de çıkış için bir ışık arıyorsanız, şu an elinizde doğru kitabı tutuyorsunuz. Sadece eğitimlerden değil, aynı zamanda deneyimlerden elde edilmiş, pratik, uygulayabileceğiniz, birbirinden değerli pek çok bilgiyi bu kitapta bulacaksınız.“ şeklinde kitabını özetliyor.

Kitapda Yaşamdan istediklerin mi var? Bir düşün, ya onlardan çok daha fazlasına sahip olabileceksen? Ben oldum ve oluyorum. Sen de olabilirsin, Hem de hayal edebileceğinden daha iyisine... Yalnız şunu unutma, mutluluk kişinin kendi zihni ve becerisi ile yarattığı bir başarıdır. İstediğin yaşamı yaşamak mı istiyorsun? O zaman Düşle İnan Yaşa, .gibi kısa tanıtım özetleri var.

John of God- Sifanin eli ,Evliyalar ve Yücelerle Yaşamak -Aşka Yürü, Düşle Inan Yaşa kitaplarının yazarı Can Aydoğmus yakında dördüncü kitaba imzasını atacağını söylüyor.

Evliyaların enerjisini nasıl çağırılacağı, onların enerjisinden nasıl faydalanacağını, 29 günlük evliya meditasyonu anlatan, Aşka Yürü Evliyalar ve Yücelerle Yaşamak’ Kitaba göre, “Bazı ritüelleri yerine getirip, evliyanızı davet edebiliyorsunuz ve o size yardımcı oluyor,” Şeklinde ifadesi vardı.

John of God- Sifanin eli Şifaya giden yol John Of God’ı sadece Brezilya için değil tüm dünya için bir lütuf olduğunu söyleyen, Can Aydoğmuş  benzersiz bir varlık olarak tanımlıyor. “ Ona mucize adam diyorlar. Dünyanın dört bir yanından binlerce kişi onu ziyaret ediyor. Devlet adamlarından sanatçılara, dünyanın en ünlü isimleri şifa bulmak için ona koşuyor.”diyor.


Yazar Can Aydoğmuş, 7 yaşında meditasyon yapmaya başladığını, Mistik kanalları hep açık olduğunu, Anne-babasını erken yaşta kaybetdiğini, onların öleceğini gördüğünü, hayatının büyük bir bölümü İngiltere’de geçirmiş olduğunu söylüyor.

Can Aydoğmuş, kendi ifadesiyle Dört buçuk sene feng shui eğitimi ve Aylesbury College’de sosyoloji ve psikoloji eğitimleri almış.  Organizasyonel konstelasyon, kurumsal farkındalık, master regresyon, master hipnoterapi, NLP, bilinç altı uzmanlığı, lucid rüya, derin meditasyon eğitimleri, düşünce gücü Eğitimler veriyor. Brezilyalı efsanevi Jon of God’ın Türkiye temsilcisi. Dünya çapındaki hocaları Türkiye’ye getiriyor. IACT Türkiye Başkanı oldu. Faces dergisi Yayın Koordinatörlüğünü yaptı. Hürriyet.com.tr 'de haftada üç gün köşe yazısı yazan Aydoğmuş, kurumsal şirketlere seminerler veriyor.
IACT Türkiye Başkanlığı, Faces Dergisi yayın koordinatörlüğünde bulundu.

yilmazparlar@yahoo.com