24 Ağustos 2015 Pazartesi

YOGA AKADEMY-ULUSLARASI YOGA FESTİVAL ARDINDAN-YILMAZ PARLAR

ULUSLARASI YOGA FESTİVAL ARDINDAN
Gazeteci Gözüyle Yoga Nedir? Neden Yapılır? Faydaları….  
Yoga Academy tarafından düzenlenen festivalde; 22-23 Ağustos 2015 tarihleri arasında dolu dolu iki gün tam programa katılmak suretiyle, bizzat uygulayarak gözlemlediğim, meditasyonun en etkili olduğu yöntemlerden biri olan yogayı, “Bedenin, zihnin ve ruhun mükemmel uyumu evrensel bütünleşmesi” sağlıklı beden, sağlıklı zihin, öz güven öz saygı kazanması her insanın mutlaka yapması gerekli şeklinde özetliyebilirim.

Duruşların gerek beden ve gerekse zihnin uyumlu eylemi sonrasında fiziksel ve zihinsel rahatlama sağladığını, yorgunluğu  tamamen kaldırdığını dayanıklılık, canlılık ve çeviklik kazandırdığına tanık oldum.

10 yıl süredir her ay Yoga festivali düzenleyen, Türkiye’den dünyaya açılan ilk ve tek Yoga okulu olan Yoga Academy’nin bu seferki durağı Kocaeli’ydi.

Uluslararası Yoga Federasyonu Başkanı Akif Manaf yönetiminde ve önderliğinde Emexotel’de gerçekleşen, Bilimsel temellere dayalı Orijinal Yoga Sistemi tekniklerinin uygulandığı festival programında; Muladhara (kök) Çakra çalıştırma teknikleri, Özgüvenin geliştirilmesi, Biyoenerji Teknikleri, Nefes Teknikeri, Svadhisthana (pelvis) Çakra çalıştırma teknikleri Yaratıcılığın geliştirilmesi, Manipura (Karın) Çakra çalıştırma teknikleri, Kararlılığın geliştirilmesi, Meditasyon, Gevşeme Teknikleri, Anahata (Göğüs) Çakra çalıştırma teknikeri, Sevginin geliştirilmesi ve Uluslararası Yoga Federasyonu Başkanı Akif Manaf’ın tüm Soruları  cevaplayan sohbet toplantısı konuları yer aldı.

Yoga Akedemy öğretmenleri tamamen gönül esasına dayalı gönüllü hocalar olarak, mesleklerinden zaman ayırarak Yoga Akademy’de bireysel sorumlulukla topluma inandıkları Yogayı aşılamak ve sağlıklı toplum kazandırmak adına görev üstlenmişler. Serap üstünova, Dilek İmre, Mine Kutluay, Beğüm Tosun, Neslihan Gül, Elçin Erener, Yaşam Balkoca, Sems Uzuneser isimli ve pek çok hoca üstat Akif Manaf’a Festival süresince yardımcı oldular.

Festival yaza damgasını vurdu. Yeşil çimenler üzerinde matlarıyla beyaz özel Yoga Akademy kıyafetleriyle, kelebekleri martıları andıran katılımcıların, özel hazırlanmış, başka dünyalara götüren melodilerinin birleşiminden ortaya çıkan enerjik müzik eşliğinde yaptıkları yoganın vücudu rahatlatdığını ve finalinde ise tüm alanda stresden arınmış neşenin doruğa çıktığını gözlemliyoruz.

Yoga disiblini ile beslenen zihin ve beden son derece hayatdan memnun neşeli pozitif enerjiyle hayat yolcuğuna devam ediyor.

Zihni kontrollü ve disiplinli hale getiriyor. Zihinsel ve Duygusal Denge, Yoga duruşları, nefes teknikleri ile birleşince zihinsel dinginlik ve duygusal denge sağlanıyor.
Sanskritçe Asana olarak isimlendirilen duruşlar tüm sinir sistemini kuvvetlendiren ve dengeleyen, zihni kontrollü ve disiplinli uyumlu ve huzurlu hale getiren bir dizi psikosomatik çalışmalar olarak değerlendirilmektedir..
 Konsantrasyonu artırırarak, odaklanmayı kolaylaştırmaktadır. Böylece Olaylara yeni perspektiflerden bakabilmeyi sağlamaktadır. Bireysel uygulanan yogada Rekabet aranmaz.  Hızlı olmak gerekmez. Bedenin sınırı kadar  uyum sağlayan, hayatın akışına ayak uydurmaktadır.
Yoga duruşlarıyla kan dolaşımı ve kandaki oksijen doygunluğu artıyor, kasları ve iç organları canlandırıyor,  bedende nefese alan yaratarak, omurga ve kasların doğru kullanılması oksijen alımı artırıyor. Omurga Esnekliği Güçlü Kaslar Kazandırıyor.
Stresi yok ederek neşe içinde canlı, sağlıklı bir hayat kazandırmak gibi pek çok sayısız faydalar sağlamaktadır.
Sinirlerin omurga boyunca bedenimize dağılması Sanskritçe yazılmış yoga metinlerinde  “Hayat Ağacı” adı verilmektedir. Düzenli yapılması sonucunda yoga yaşlılığı geçiktiriyor genç kalmayı sağlıyor
Sanskritçe Asana olarak adlandırılan duruşlar tüm sinir sistemini kuvvetlendiren ve dengeleyen, zihni huzurlu hale getiren egzersizlerdir. Orijinal Yoga metinlerinde 8.400.000 Asana’nın olduğu belirtiliyor. Bu rakam, evrendeki toplam 8.400.000 yaşam formuna karşılık geliyor. Asanalar, evrendeki evrim işlemini simgeliyor. Duruşlar düzenli uygulandıkça dayanıklılık, canlılık ve çeviklik kazandırıyor.
Eylül 2015 tarihinde İzmir’de tekrarlanacak geleneksel festivalde katılımcılar büyük enerji depo yüklü olarak döndüler.
yilmazparlar@yahoo.com

14 Ağustos 2015 Cuma

COK  COK COK MUTLU ÖPÜSEN BALIKLAR

Nihal Gures son eserlerinden olusan bir seckiyi 11-28 agustos tarihleri arasında Odakule  ISO Sanat Galeride de sergileniyor.


ISO Sanat Danışmanı ve Galeri Müdürü Yalçın Denizyılmaz'ın kuraötrlüğünü yaptığı sergide sanatcıyı gerek sanat ve gerekse sanatsever dostları yalnız bırakmadı.  52 parca işlerinin sergilendiği sergi kalabalık elit bir davetli toplulugu ile açıldı.

Sanatcının kendi eserlerine verdiği isimler kadar duygularıda ön plana çıkarıyor.
Sanatcının ifadeleri ve kendi kendine sorgulamaları;
Çok Çok Çok Mutlu Öpüşen Balıklar ,ismini verdiği sergi ile sanatcı günümüzü kabus gibi saran savas ve şiddet sarmalına ragmen 1960 hippilerinin sloganıyla karşı koymaya calişıyor.
Sanatcı Duyguları ifade etmenin en yalın biçimi olarak sanat ve öpüşme galaksiler arası bir solucan deliğinden yolculuk ederek şiddet yoluyla yaşamını kaybetmiş milyonlarca kalp için bir ışık yoluna dönüşebilir mi?
Barış için son çıkış yolu var mı ?
Sanatçı , böyle bir olasılığın olup olmamasından çok ,yaşamın içindeki sevgi hüzmelerinin naif ve basit etki alanına sığınma arzusunda.
Belki de kalplerimizi koydugumuz büyük bir akvaryum olsa orada yalnızca BARIŞ için Renklerle ve Coşkuyla dolu bir evrensel dostluğa ve kardeşliğe ulaşma şansımız olur.
Denemek için her zaman bir şans var .. değil mi?
Nihal  Güreş Solo  Sergileri;
Bir öpücükle hayat başlar
Anaların Babaların öpmeye kıyamadığı o yavruları
Gün gelir öğrenci olur , asker olur, polis olur gurbete gider
Sonra Şeytanın kirli eli bomba olur, Mayın olur, mermi olur...
Keşke bir öpücükle
Şeytan ve Şeytani güçler cehennemin dibine gitse
Keşke bir öpücükle
Barış, huzur, mutluluk gelse dünyamıza
Sanatçı Yüreği ile ana Yüreği ile Yaptığın çok çok güzel eserlerin gibi, çok çok güzel günler gelsin ülkemize...

yilmazparlar@yahoo.com
 DÜNYA KARMASI HOTEL

Pera lokasyonunda bulunan, The Peak Hotel renovasyonu tamamlayarak ve Dünya hotel standartlarında en iyilerini alarak, Sekiz milyon Avro gibi bir maliyetle 6 yıl yenilenme hazırlığı sonrası turizm hizmetine kapılarını açtı.


12 Ağustos 2015 Çarşamba günü The Peak Hotel Yönetim Kurul Başkanı Genel Müdürü Mehmet Dursun Şehitoğlu'nun ev sahipliğinde düzenlenen görkemli davetde ürün veren yorgunluk sonrası başarı mutluluğu paylaşıldı. 


Açılışa, TUROB Başkanı Timur Bayındır başta olmak üzere turizm dünyasının değerli temsilcileri ve Basın mensupları katıldı. 


Geçen yıl ülkeyi ziyaret eden yaklaşık 25 milyon yabancı turistden dokuz milyondan fazlasını ağırlayan İstanbul, Türkiye'nin en çekici turizm merkezlerinden biri. 


İstanbul’un merkezi, yabancıların en gözde yeri Pera, otelcilik etkinlik destinasyonu olması ile birlikde önemli her türlü alışveriş ve eğlence dünyasının yanı başında olması talep  yoğunluk getirmesine yol açıyor.


İstanbul’un otel göz bebeği Pera’da şehir otelciliğine son farklı yenilikleriyle katılan The Peak Hotel i sahipleri, Pera’da ilk on otelci aileden gelmektedir. Otelcilik geleneği sürdüren Atıl durumdaki The Peak Hotel için yapılan turizm yatırımın gerçek ihtiyaç ve analizlere göre yönlendirilerek planlamalar geliştirildiği, 6 yıl yenilenme hazırlığının yanı sıra hizmete açıldı. 


Yenilenen otelde odalar bir evin tüm ihtiyacını karşılar düzeyde ünitelerle donatılmış. Bir ev bir odaya nasıl sığdırılabilir.? Mimarları veya şirketlerini sorarken, Başarının altında gizlenen iki kardeş İnşaat Mühendis Bedia Şehitoğlu ve Yönetim Kurul Başkanı Genel Müdürü Mehmet Dursun Şehitoğlu'nun gezdikleri dünya otellerinden iyilerini alarak esinlendiklerini, tasarımlarını fikirlerini uygulanması için Mimarlara aktardıklarını öğrenmiş bulunuyoruz. Gerek tasarım inşaat aşamasında ve gerekse işletme döneminde tüm ayrıntıları şehir otel müşteri memnuniyetine uygun uyarlamışlar, düzen sağlamışlar.  

Örnek olabilecek şehir otellerimizden biri. İki Başarılı Kardeş otellerini üst seviye taşımışlar. 


The Peak Hotel Pazarlama satış müdürü Osman Durmuş Housekeeper Gaye Topcu önemli inceliklerini göstermek adına grup halinde otellerini gezdirdiler. 


Otel odalarında gözümüze çarpan Dünya meşhur düşünürlerin ünlü sözleri her odada farklı Türkçe ve İngilizce olarak Duş Cam panolarına yazılmış. Dikkatimizi çeken Victor Hugo’nun sözü “En kolay olan iyi olmakdır. “Zor olan Adil Olmakdır.” Oda numaraları Romen rakamları ve Çince olarak da yazılı.


Turizm insanın varoluşundan itibaren yaşanan bir olgu. Turizm ülkelerin ekonomik, kültürel ve sosyal gelişimine katkı sağlıyan emek çekilen bir sektör. İstihdam açısından önemli bir imkan sağladığı göz önünde bulundurulduğunda The Peak Hotel bir döneme damgasını vuran aile geleneğinin temelleri üzerinde yükseldi. Yıllardır atıl olan bir yapıyı 8 milyon Avro  bir yatırımla, İstanbul’un siluetine uygun, çevresindeki tarihi dokuyla uyumlu, lüks bir yapıya dönüştü. Pera ruhu yaşatılmaya devam edilecek, tarihsel ve kültürel zenginliğimiz günümüze taşınacak. Otelcilikte hizmet kalitesinin en üst sınırını simgeleyen ‘ kavramını yeniden yorumlayan Peak İstanbul Hotel olarak, odabaşına düşen en fazla hizmetli sayısı, özel VIP servisleri, seçkin hizmet kalitesi ile otelcilik anlayışına farklı bir bakış açışı getiriyor.  

Peak İstanbul Hotel de oldukça yüksek istihdam sağlayarak, sektöre büyük oranda katkı sağlıyor. Toplantı odalarını, özel odalarına kadar düşünülmüş otelin devasa alandaki ünitelerini gözlemledik.
Yaşam alanında; özel dinlenme bölümleri, bay-bayan özel fitness alanları, hamamlar,  yüzme havuzu ve özel stüdyolar mevcut.. 

İstanbul’un bir dünya şehri olduğu, yakın tarihte Avrupa’nın en çok turist ağırlıyan üç şehir arasına girmeyi beklendiği ve hedeflendiği göz önünde tutulduğunda, şehir otellerin değerini artırmaktadır. Uluslararası organizasyonlar, İstanbul Shopping Fest, uluslararası kongreler, fuarlar İstanbul şehir otelciliğinin yıldızını parlatan faktörlerin başında gelmektedir. Türkiye ekonomisinin kazandığı ivmeyle beraber, şehir otelciliğide buna uyumlu gelişim göstererek yatırımların artması devam ediyor. Belkide şehir otelciliği sektörün en parlak dönemi yaşamaktadır.



The Peak Hotel  sektöre pozitif etki sağlayan, sosyal ve çevresel sorumluluğun bilincinde çevre dostu yerel ve geri dönüştürülebilir, özellikle İç mekanda az ve yalın malzemeler kullanımıyla ile inşa edilmiş. Şehir manzarasına sahip, rahatlığın ön planda olduğu kişi rahatlığı standartı genişliğinde 117 Odası bulunuyor. 

Müşteri isteğine cevap verecek hizmetlerin bir kaçını Pazarlama satış direktörü   Osman Bey şu şekilde sıralıyor;  “Ücretsiz kablosuz hızlı internet erişimi otel odaları ve genel alanlar -  Engelli misafirler için oda -Kuru Temizleme ve çamaşır hizmetleri  Bagaj Emanet Ofisi- Ekstra Yatak Servisi -Havalimanı Transfer Hizmeti -Oda Servisi (24 Saat), Kişiye özel konfor sunan iklimlendirme, özel tasarım duş, elektroni kasa saç kurutma makinası, ortopedik yatak, minibar, su ısıtıcaları ,çay-kahve su servisi.Ütü ve tahtası. 3 toplantı salonu ve fuaye alanı bulunmaktadır. Son teknolojiyle dizayn edilmiş 10 kişilik küçük toplantılardan 150-200 kişilik uluslar arası toplantılara hizmet vermektedir. Restoran, dünya lezzetlerini tadabilecek dünya mutfağı uygulamaktadır.

Otelde en önemli bulduğumuz güleryüzlü işini mükemmel bilen ve uygulayan

profesyonel ekibin, Dünya turizm standartlarına uygun hizmet anlayışıyla işlerini ifa etmeleri.

yilmazparlar@yahoo.com 

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Başkonsolos Monika Schmutz Kırgöz^den örnek hareketler-Yılmaz Parlar

BARIŞ ÜLKESİ 724 YILINI KUTLADI.

İsviçre Bağımsızlık günü kutlaması kapsamında, İsviçre İstanbul Başkonsolos Monika Schmutz Kırgöz ev sahipliğinde düzenlenen resepsiyon Swiss Hotelde gerçekleşti.


İsviçre İstanbul Başkonsolos Monika Schmutz Kırgöz ve eşi Yıldırım Kırgöz, fantastik bir şöhrete sahip İsviçrenin geleneksel entstrümanı Alphorn ustası Keller Walker tarafından icra edilen geleneksel İsviçre muziği eşliğinde konukları karşıladılar.


İki ülke milli marşları sonrası Başkonsolos Monika Schmutz Kırgöz yaptığı konuşmasında, Dünyanın en çok siyasal ve sorumluluğa sahip olan bu ülkede konsolosluk yapmaktan gurur duyduğunu, zor zamanlarda bile çok verimli bir ülke olduğunu, Ülkeye ve İstanbul’a her fırsatda hayran kaldığını dile getiren konuşmasında; İki Ülkenin ikili ilişkilerinin artan gelişimi ve ekonomik gelişimler için hız kesmeden çalışmalarına devam etmeye ve çok daha geliştirmeye istekli, niyetli ve amaçlı oldukarını mutluluk içinde öğrenmiş olduk.


Demokrasi, İnsan hakları, Siyasi ve askeri tarafsızlık geleneğini sürdürmeye devam eden, anlamlı sözleri ilgiyle dinlendi.


Demokrasi Pusulası ülke olarak gösterilen Orta Avrupa’nın Alp Dağlarında konfederasyon ülke İsviçre Milli Gün resepsiyonda yerli yabancı konuklarını ağırladı.


 Düzenlenen davete İş, ilim, sanat dünyasının ünlü kişileri istanbul’daki konsolosluklar siyaset, ekonomi, diplomasi, akademi, cemiyet, kültür dünyası, idari makamlar, elit grup ve Türkiye’de yaşayan İsviçre vatandaşları katıldı.
Resepsiyon arasından göze çarpan isimler; ünlü tarihçi İlber Ortaylı, Moldovya Genel Konsolos Mr. Veaceslav Filip - Eşi Mrs. Larisa Filip, Brezilya İstanbul Başkonsolosu Luiz Henrique Pereira Da Fonseca'nın eşi Solange Greco, İstanbul ABD Başkonsolosu Charles F. Hunter, Ermeni Patrik Genel Vekili Başpiskoposu Aram Ateşyan, İtalya Bursa Fahri Konsolosu Oya İzmirli.

İsviçre Konfederasyonunun 724 üncü yılının kutlanıldığı resepsiyonda İsviçre’ye özel spesiyaliteler servis edildi. Alphorn sanatçısı Franz Keller’in performans sergilediği akşamda bir DJ canlı dans müziği yaptı. İsviçre Yemekleri ve peynirleri içeren  zengin büfe eşliğinde konuklar gece boyunca sohbet ederek ve müzikli eğlenceli kutlama geçirdiler.


İsviçre Milli Gün resepsiyonu 1291 yılında üç dağ kantonunun birleşerek kurdukları konfederasyondan esinlenerek düzenlenen bir organizasyon. Bu birleşme daha sonra İsviçre’nin kuruluşu olarak adlandırıldı. O zamandan sonra İsviçre çok altlardan refah düzeyi yüksek, çok dilli ve çok kültürlü bir ülke haline geldi. Ülke, doğrudan demokrasi diye adlandırılan, halkını yönetim kararlarına dahil eden, dünyada eşi  benzeri olmayan bir siyasi sitemine sahip.


İsviçre ile ikili ilişkiler 1899-1900 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nun Brüksel’deki Elçisinin İsviçre nezdinde görevlendirilmesi ile başlamıştır. 1915 yılından itibaren ise Bern’de mukim bir Osmanlı Elçisi görev yapmaya başlamıştır. 1 Kasım 1922 tarihinden itibaren Bern’deki Elçilik TBMM Hükümetine bağlanmıştır. 1925 yılında “Dostluk Anlaşması” imzalanmıştır. İsviçre ise ülkemizdeki ilk temsilciliğini (Elçilik) 1925 yılında İstanbul’da açmış, ilk diplomatik temsilcisi güven mektubunu Atatürk’e 1928 yılında sunmuş, Elçilik, 1934 yılında İstanbul’dan Ankara’ya taşınmış ve 1957 yılında Büyükelçilik olmuştur.


yilmazparlar@yahoo.com